Depremin yarattığı enkaz hala kaldırılamamış durumda. Herkes elinin erdiği şekilde bir şeyler yapmaya çalışıyor.

Ancak deprem bölgeleri hala YALNIZ!

Şimdi siz diyeceksiniz ki nasıl yalnız? 

Evet, çadırlar kuruldu. Belediyeler ve ilgili kurumlar çadır kentler oluşturdu. Sabah, öğle akşam yemekleri veriliyor. Hayırseverler yardımlarını esirgemiyorlar 

AMA YETMİYOR!

Geçtiğimiz günlerde arkadaşlarımızla birlikte Hatay’a giderek, çadır kentlerdeki çocuklarımıza oyuncaklar hediye ettik. Onların yaralarına merhem olmak, psikolojilerini bir an olsun düzeltmek için elimizden geleni yaptık. Keyifli dakikalara şahit olduk. Birbirini tanımayan insanların, birbirlerine nasıl sarıldıklarını gördük. Yaptığımız etkinliklerle onları orada yalnız bırakmadık. FARKLI BİR NEFES OLDUK. SES OLDUK.

Depremin üzerinden yirmi beş gün geçti. 

Bazı şeyler rayına oturmuş gibi görünse de oradaki insanlar hala diken üstünde. Bir yandan artçıların hala devam ediyor olması bir yandan da yaşam mücadelesi içerisinde hayatta kalma çabası.

Çadır Kentlerdeki çadırlar arasında oluşan ve gözle  görünmeyen sınırlar, oradaki insanların korkularını ve endişelerini gözler önüne seriyor. 

Bir tarafta Hatay’da yaşayan Suriye uyruklu vatandaşlar, diğer tarafta bizim vatandaşlarımız.  Bir gerginlik yokmuş gibi görünse de birbirlerini kabul noktasında iplerin daha da gerilmiş olduğunu bizlere gösteriyor. Asker, çadır kentlerde tamamen kontrolü eline almış durumda. Bakmayın orada yaşayan insanlar bundan memnun durumda. Bir kaç kişiyle görüştüğümde askerin olmamasının çadır kentler için  daha fazla kaos ortamı oluşturacağını söylüyorlar. Bunların yanında diğer büyük sorun ise çadır kentleri kalıcı bir hale dönüştürme arzularının olması. İnsanlar haklı olarak yaşadıkları yeri terk etmek istemiyorlar. Ancak durumlar düzelip yeniden yaşam kurulanana kadar bulundukları yerlerden uzak kalmak durumundalar. Bu durumu kabul etmeleri haliyle zor. Ama bu davranış biçimi de oradaki bütün görevlileri, gönüllüleri çaresiz bırakıyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin oluşturduğu çadır kenti ziyaret ettiğimizde, oradaki görevlinin insanları daha güvenli yerlere yerleştirme konusunda zorlandıklarını ve çadır kentleri yerleşik bir alan olarak gördüklerini vurgulaması bizleri hayrete düşürdü. Hatta tam konuşma sırasında bir depremzedenin bazı kişiler tarafından çadırından zorla çıkarıldığı ve ağlayarak İzmir’in çadır kentine sığındığını gözlerimizle şahit olduk. Bu gözlemler tabii ki Hatay için, diğer iller demografik yapı olarak daha da farklıdır.

Gün içerisinde birden fazla çadır kenti ziyaret edip, çocuklarla görüşme fırsatı yakaladık. Yüz boyamalar, resimler, oyunlar, oyuncakların dağıtımı derken her bir çadır kentte yaklaşık 2 saatimiz geçti. İskenderun, Samandağ ve Antakya’da toplamda 4 tane çadır kente ulaşabildik. Hepsinde de çocukların ne denli masum ve ne denli ne yaşadıklarından habersiz olduklarını, bizlere ihtiyacı olduklarını gördük. Onlar kendi içlerinde gerçekleştirdikleri sohbetlerinde psikolojilerini değiştiremiyorlar. Bizlere ihtiyaçları var. Kendi bölgelerinin haricindeki insanlar onlara iyi geliyor. Konuşmalar değişiyor. 

ŞÜPHESİZ, HERKES BULUNDUĞU YERLERDE ÇOK GÜZEL İŞLERE İMZA ATIYOR. Buna diyecek sözümüz yok. Ancak deprem bölgelerini yalnız bırakmamak asıl iş. Orada çok fazla ihtiyaç var. Hala daha Samandağ’a çadır gitmemiş durumda. İki çocuklu annenin tarafımıza ulaşıp çadır istemesi bunun en acı göstergesi.

Gün TARAFINI BELLİ ETME GÜNÜ. Belki yapılanlar okyanus içinde küçük bir taş ama biz bu günleri geride bıraktığımızda, yeniden bir yaşam inşa edildiğinde küçük bir katkı sunabilmenin haklı gururu bizleri umutlandıracak. .Eskişehir’den deprem bölgelerine giden her vatandaşımızın, kurumlarımızın yüreklerine sağlık. Fazlasını yapmamız şart! Deprem bölgesindeki insanların farklı bir sese, farklı bir psikolojiye ihtiyacı var. Onları da ancak enkaz bölgesinden uzakta olan, bizler sağlayabiliriz. Biraz daha çaba sarf edip, BERABERLİĞİMİZİ SOMUTLAŞTIRMAMIZ GEREKİYOR.

 

İNSANLARIN AYNİ YARDIMLARIN YANINDA, PSİKOLOJİLERİNİN DE İYİLEŞTİRİLMESİ İÇİN BİZLERE İHTİYAÇ VAR. Herkesin kendi alanında yapacağı farklı girişimler mutlaka olacaktır. Bu konuda projeler geliştirip, insanları yalnız bırakmamalıyız.

DEPREM BÖLGELERİ BİZLERİ BEKLİYOR!