Hüseyin Akçar yazdı...
Son dönemde gazetecilik mesleğine bürünerek bilgilendirme veya yorum adı altında yapılan bazı paylaşımlar, dijital çağda “rıza” kavramını yeniden tartışmamız gerektiğini açıkça gösteriyor.
Birçok gazeteci veya sosyal medya kullanıcısı, “zaten herkesin görebildiği bir fotoğraf, herkes tarafından kullanılabilir” mantığıyla hareket ediyor. Ancak işin gerçeği hiç de öyle değil.
Sosyal medyada herkese açık bir şekilde paylaşılan bir fotoğrafın herkes tarafından rahatlıkla kullanılması mümkün değildir.
Fotoğrafı paylaşan kişi, yalnızca o içeriğin görüntülenmesine izin verir; başkaları tarafından alınmasına, yayılmasına veya farklı mecralarda kullanılmasına değil.
Yargıtay’ın Net Mesajı: “Rıza, Paylaşım Yetkisi Vermez”
Yargıtay 12. Ceza Dairesi, bu konuda emsal niteliğinde bir karara imza attı.
Mahkeme, sanığın herkese açık bir sosyal medya hesabından fotoğraf alarak paylaşması üzerine verilen beraat kararını bozdu.
Kararda açıkça belirtildi:
“Kişinin sosyal medya hesabını herkes tarafından görülebilir şekilde kullanması, içeriklerin üçüncü kişilerce paylaşılmasına rıza verildiği anlamına gelmez. Bu rıza yalnızca görüntüleme yetkisini içerir.”
Yani sosyal medyada bir fotoğraf görmek, onu sahiplenme hakkı vermez.
Rıza olmadan yapılan her paylaşım, kişisel verilerin hukuka aykırı olarak yayılması suçunu doğurabilir.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararı da Aynı Yönde
Benzer şekilde, bir başka dosyada Bölge Adliye Mahkemesi de önemli bir tespit yaptı.
İlk derece mahkemesinin beraat kararını kaldırarak şu sonuca vardı:
“Kişisel veri niteliğinde olan fotoğrafı, katılanların bilgi ve rızası dışında paylaşan sanığın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 136/1. maddesi uyarınca cezalandırılmasına karar verilmiştir.”
Bu karar, artık “sosyal medyada vardı” bahanesinin arkasına sığınanlara açık bir uyarı niteliği taşıyor.
Bir fotoğrafın görünür olması, o fotoğrafın kamusal mal haline geldiği anlamına gelmez.
Basın özgürlüğü, kişisel haklara saygı ile birlikte yürümek zorundadır.
Bir kişinin kendi hesabında paylaştığı özel bir anı, “kamusal veri” değil; kişisel veridir.
Üstelik bu durum sadece fotoğraflar için değil, konum bilgileri, aile fotoğrafları, özel etkinlik paylaşımları için de geçerlidir.
Sosyal medya, herkesin vitrini olabilir; ama her vitrine izinsiz dokunmak, hukuken de ahlaken de doğru değildir.
Kamu yararı ile kişisel mahremiyet arasındaki dengeyi gözetmek, yalnızca hukukçuların değil, her kullanıcının sorumluluğudur.
Sosyal medyada “nasıl olsa paylaşılmış” diyerek bir fotoğrafı alıp yeniden paylaşmak, masum bir davranış gibi görünebilir.
Oysa hukuken bu davranış, kişisel verileri hukuka aykırı şekilde yaymak olarak değerlendirilebilir ve cezası vardır.
Kısacası;
Bir fotoğrafı görmek serbesttir,
ama izinsiz paylaşmak suçtur.