Deniz Çağlar Fırat yazdı...

21 Aralık’ta Eskişehir Hacı Bektaşi Veli Vakfı’nın genel kurulu yapılacak. 295 üyesi bulunan Vakfın, şehir kültüründe, sivil toplum hayatında ve sosyal yaşamdaki yeri hepimizin bildiği ve yakından tanıklı ettiği bir gerçektir. Bu nedenle vakıf başkanlığına aday olan avukat Ufuk Uysal ile ofisinde uzun, samimi bir sohbet gerçekleştirdim.

Bir saati aşan bu görüşme bana bir isimden çok daha fazlasını, bir yaşam tarzını ve vakfın geleceğine dair güçlü bir perspektifi bana gösterdi.

Ufuk Uysal’ı tanımlarken “topluma dokunan” ifadesi eksik kalır. Uysal, daha gencecik biriyken Kızılay’ın kendisine sunduğu desteğe teşekkür için elinde çiçekle Kızılay’ın kapısından giriş yapmış ve adımla birlikte uzun yıllar boyunca Kızılay’da yöneticilik yapmış. Bugün üstün katkılarından dolayı Kızılay Onursal Madalyası ile ödüllendirilmiş bir isim. Bugün hâlâ Kızılay için gönüllü avukat olarak çalışıyor, Bila bedel avukatlığını yapıyor; bu, onun “sorumluluk” kelimesini sadece konuşmakla bırakmayıp, pratiğe döktüğünü gösteriyor.

PFDK YÖNETİCİLİĞİNDE TBB DELEGELİĞİNE

Spor hayatıyla da içli dışlı; amatör spor kurullarında görevler almış, futbol oynamış, kulüp yönetimlerinde yer almış biri. Hatta PFDK’da da görev yapmış. Baro’daki disiplin kurulu üyeliği ve Türkiye Barolar Birliği delegeliği gibi rolleri de, onu profesyonel yaşamda toplumsal duyarlılıkla harmanlayan bir çizgiye oturtuyor.

AİLESİNDEN RIZA ALMIŞ

Kelimeleri dikkatle seçiyor Uysal. Adaylık kararını anlatırken önce aile içi bir diyalogdan söz etti. “Vakıf başkanlığına aday olmadan önce ailemle konuştum; ‘hakkınıza gireceğim, razı mısınız?’ dedim,” diye aktardı. Bu anekdot, onun içinde hep “insan ve ahlaki sorumluluk” kriterlerinin bulunduğunu hissettirdi.

GENÇLERE HACI BEKTAŞ FELSEFESİ ANLATILMALI

Vakfın tüzüğüne ve misyonuna dair düşünceleri de net ve içten. “Vakfımız hak yeridir, çok güzel bir tüzüğümüz var. Gençler bizim için çok değerli,” derken, Vakfın kurumsal kimliğinin genç kuşaklara aktarılması gerektiğine vurgu yaptı. Ona göre vakfın amacı, sadece geçmişi korumak değil, geleceği inşa etmek. Bu bakış, gençlerle kurumsal hafızayı buluşturacak projelerin önünü açabilecek bir vizyonu işaret ediyor.

VAKFA DUYDUĞU SORUMLULUK YÜKSEK

Sohbetimizin belki de en belirgin unsuru, adaylık diliydi. Uysal hiçbir zaman klasik “oy isteme” yöntemine başvurmadı. “Kimseyi kırmadan, kalp kırmadan… Oylara ipotek koymadık, kimsenin oyunu istiyoruz demedik,” diyerek, adaylığını karşıtlık ve eleştiri üzerinden değil, kendi vizyonunu ve vakfa duyduğu sorumluluğu anlatma üzerine kurduğunu vurguladı.

Vakfın rolünü “Türkiye gibidir” benzetmesiyle ifade etmesi de dikkat çekiciydi. Eskişehir’deki Alevi-Bektaşi köylerinin her birinin vakıf için değerli olduğunu söyleyerek, birleştirici bir hizmet anlayışını öne koydu.

Bu bakışta kimseyi eleştirmek, kırmak yok; birlikte hizmet etme ve değer üretme var.

GERÇEK LİDER KOLTUKTA OTURAN OLMAYABİLİR

Seçimi kazanmasa bile katkı sunma niyetini de açıkça ifade etti: “Seçimi kazanamasam da maddi-manevi destek sunacağım. Bunu diğer başkan adaylarına da ilettim.” Bu cümle, liderlik anlayışının koltuktan bağımsız olduğunu, vakfa katkı sunmanın kişisel bir taahhüt olduğunu ortaya koyuyor.

Hazırlanan listeyi “seçimi kazanmak için değil, hizmet etmek için oluşturduklarını” ifade etmesi, Uysal’ın yaklaşımını özetler nitelikte: Makam değil, hizmet odaklı bir bakış açısı.

EZİLENİN, MAĞDURUN YANINDA OLACAĞIZ

Ve en önemlisi belki de bir sözünde gizli: “Daima mazlumun yanında olacağız. Hacı Bektaşi’nin emridir: ‘Güçlünün, ezenin değil; mağdurun, ezilenin yanında dur.’” Bu, yalnızca bir söz değil, onun yaşam ve hizmet felsefesinin merkezini tanımlıyor.

Eskişehir Hacı Bektaşi Veli Vakfı’nın 21 Aralık genel kuruluna giderken, Vakfa ve genel kurul sürecine dair izlenimim şu: Bu bir yarıştan çok, bir sorumluluk tartışması ve toplumsal aidiyet meselesidir.

Ufuk Uysal ile yaptığım sohbet bunu bana düşündürdü; bu süreç, vakfın sadece yönetim tercihi değil, Eskişehir’in kültürel ve toplumsal duyarlılığına dair bir sınavıdır. Bu sınav ise içinde bulunduğumuz dönemde, bir arada yaşama alanları yaratma, farklılıkları bir kutuplaşma zemini yerine ortak değerlerle buluşturma fırsatı da sunuyor.

Kısa ve net söyleyeyim: Bu söyleşi bana basit bir başkan adayı portresi değil, bir toplum sorumluluğu profili çizdi.

Eskişehir Hacı Bektaşi Veli Vakfı’nın genel kurulu sadece bir yönetim seçimi değil; kültürün, aidiyetin, kimliğin ve insani değerlerin yeniden hatırlandığı bir andır.

Bu noktada kim seçilirse seçilsin, böylesi bir niyet ve dilin konuşuluyor olması bile bence değerlidir. Ufuk Uysal, siyasete bulaşmadan yıllardır sessiz sedasız kendi değerleri etrafında topluma faydalı olmak için çalışmalar yürüten yeri geldiğinde de bila bedel avukatlık yapan biri olarak önemli bir göreve soyunmak istiyor.

Kişisel görüşüm şu ki; kimse yanlış anlamasın, taraf tutmak gibi olmasın ama vizyonu ve hayata bakışı ile bu tip lider profillerine toplum olarak çok ihtiyacımız var: Kibar dil, geniş perspektif ve herkesi kucaklayan bir üslup…