Deniz Çağlar Fırat yazdı...

Eskişehir, hafta sonu beklenenden çok daha sert bir su krizi ile karşı karşıya kaldı. Resmî açıklamalara göre 8 saat sürmesi planlanan su kesintisi tam 22 saate kadar uzadı ve özellikle Tepebaşı ilçesi uzun süre susuz kaldı. Tabii bu durum da doğal olarak AK Parti ile CHP Belediyeciliği krizine dönüştü.

En sonda yazacağımı baştan yazayım ki ilginç olan, bu krizin iki siyasal aktörü de bu durumu avantaja çeviremedi.

Hem muhalefet hem de iktidar sınıfta kaldı.

AK Parti cephesi sadece sosyal medya üzerinden eleştiri üretti. Twitter’da paylaşılan mesajların ötesine geçmeyen bir muhalefet pratiğiyle karşı karşıya kaldık: Ne su kesintisinin yaşandığı bölgeye gidip yerinde inceleme yaptılar, ne mağduriyet yaşayan vatandaşlarla yüz yüze temas kurdular.

Sadece klavye başında mesaj yazdılar. Hatta çoğu zaman da ironi dolu göndermelerle krizin içini boşalttılar.

Öte yandan CHP cephesi de sessizliği tercih etti. Krizin ilk anından son ana kadar sessiz kaldılar, sadece ESKİ üzerinden sadece arızanın uzadığını belirten açıklama yapmayı tercih ettiler, krizin kamuoyuna etkisini, AK Parti ve rakip partilerin muhalefetini göremediler. Bence bu duruş ile siyasi iletişim açısından büyük bir fırsat kaçırdılar. Hatta bir adım ötesine geçeyim, krizin başlayacağı anlarda erken önlem alarak krizi başlamadan bitirme fırsatını bile kaçırdılar.

Ne yazık ki hiç kimse şunu düşünemedi; Ne ESKİ Genel Müdürünü ne de Büyükşehir Belediye Başkanını arızanın yaşandığı alana götürerek çalışmaları yerinde izlediklerine dair bir fotoğraf ya da açıklama yayımladılar. Oysa su kesintisinin krize döneceğinin anlaşılacağı anlarda Özen’in, Ünlüce’nin ve diğer yetkililerin sarı çizmeleri giyip, başlarına baret takıp olay yerine giderek burada bir açıklama yapmak, sorunun neden kaynaklandığını tarif etmek, teknik detayları hatta bütçe sorununu kamuoyuyla paylaşmak, süreci lehlerine çevirebilecek önemli bir fırsat olurdu.

İsteseler bu krizi bir “çözüm iletişimi” haline getirebilirlerdi.

Ne yazık ki olmadı.

AK Partililer etkisiz bir muhalefet pratiği yürüttü, CHP’liler ise sessizliği seçen bir çizgiyle kamuoyunda belirginlik kazanamadı. Her iki taraf da ortaya çıkan siyasi iletişim boşluğunu dolduramadı.

Ve şimdi geldiğimiz noktada buradaki asıl meselenin yalnızca bir su kesintisi olmadığını söyleyebiliyoruz.

Bu Eskişehir’de yaşanan, sıradan bir altyapı arızasının nasıl siyasi iletişim kazasına döneceğini gösteren bir olay oldu.

Ne yazık ki Eskişehir’de son zamanlarda hayatın içinde herkesin görebileceği, önlem alabileceği, doğru mesajlarla çözülebilecek krizler maalesef havanda su dövmeye dönüştürülüyor.

Her iki tarafın da inanılmaz bir güç zehirlenmesi yaşadığı izlenimi var. Oysa kriz, bir süreç yönetimidir. Politika, kriz yönetimidir. Kriz anlarında süreci nasıl yönettiğiniz, kamuoyunun kararında en belirleyici unsurdur. Krizden avantajlı çıkmak da, dezavantajlı çıkmak da tamamen sürecin yönetim şekli ile ilgilidir.

Ve şimdi asıl soru şudur:

Eskişehir’de bir kriz yönetimi var mı, yok mu?

Bu sorunun yanıtı yalnızca siyasi aktörler için değil, bu kentin yurttaşları için de belirleyici olacaktır.