Deniz Çağlar Fırat yazdı...

TÜİK’in son gelir dağılımı tablosuna bakınca, Eskişehir’in de içinde bulunduğu TR41 (Bursa–Eskişehir–Bilecik) bölgesi için bir değerlendirme yapmak istedim. En sonda söyleyeceğimi hemen baştan iki cümleyle özetleyeyim;

Bizim bölgemizde ortalama gelir Türkiye ortalamasından yüksek, ama para Türkiye geneline kıyasla daha çok orta ve alt gruplara yayılıyor. Yani “hep zengin daha zengin oluyor” hikâyesi burada var; ama Türkiye’nin genelindeki kadar sert değil.

Peki, bu istatistik bizim sokağımıza nasıl düşüyor? Başlık başlık, tane tane anlatmaya çalışayım:

1) RAHATLADIK HALİ YOK

TR41’de ortalama gelir Türkiye ortalamasından yüksek. (Türkiye ortalaması 332 bin 882 TL, TR41 bölgesi: 365 bin 324 TL. Aradaki fark: 32 bin 442 TL) Bu, şu anlama geliyor:
Eskişehir’de ya da bölge illerinde çalışan birinin eline geçen para, kâğıt üzerinde ülke ortalamasına göre daha iyi görünüyor.

Ama aynı tablo şunu da söylüyor: Gelir artışı Türkiye genelinde daha hızlı.
Yani Eskişehir’in de olduğu bölgede “seviye” iyi, fakat hız ülke kadar yüksek değil.

Günlük hayatta karşılığı şu:
“Eskiden idare ediyorduk, şimdi daha çok zorlanıyoruz” diyenlerin sayısı artıyor. Çünkü gelir artışı bir yandan geliyor, diğer yandan kira, gıda, okul masrafı, ulaşım gibi kalemler daha hızlı vuruyor. İnsanlar “maaş arttı” diyor ama markette iki poşetle kasaya gelince “para eridi” hissi değişmiyor.

2) ORTA SINIF HALA AYAKTA AMA BELİ BÜKÜLMÜŞ HALDE

Tablonun en net söylediği şeylerden biri şu:
TR41’de gelir, Türkiye’ye göre orta gruplara daha fazla dağılıyor. Bu, orta sınıfın görece daha kalabalık olduğu anlamına gelir.

Bunu Eskişehir’de nasıl anlarız?

  • Kafeler dolu olur; ama masada iki kişi oturur, üçüncü çay düşünülür.
  • AVM kalabalık görünür; ama mağazalarda “bakıp çıkma” daha fazladır.
  • İnsanlar dışarı çıkar; ama “çocukla sinema + yemek” bir paket olmaktan çıkar, biri seçilir.

Yani hareket var, hayat dönüyor. Fakat “rahat tüketim” değil; daha çok hesaplı yaşama hali.

3) PARANIN TEPEDE YIĞILMASI TÜRKİYE’YE GÖRE DAHA ZAYIF

Türkiye genelinde gelirin neredeyse yarısı en zengin yüzde 20’de toplanıyor. TR41’de ise bu oran daha düşük.
Yani Eskişehir’in de içinde olduğu bölgede “bir avuç insan her şeyi götürüyor” durumu Türkiye ortalamasına göre daha az. Bunu şöyle örneklemeye çalışayım; Eskişehir’de sosyal temas daha yaygındır; bu da “topyekûn kopuş” hissini biraz yavaşlatır.

Ama burada kritik bir not var: Eşitsizliğin daha düşük olması, yoksulluğun olmadığı anlamına gelmez. Sadece uçurumun bir tık daha az derin olduğu anlamına gelir.

4) ALT GELİR GRUBU TÜRKİYE’YE GÖRE BİRAZ DAHA İYİ PAY ALIYOR

TR41’de en düşük gelir grubunun payı Türkiye ortalamasından daha yüksek. Bu şu demek:
En alttakiler, toplam pastadan Türkiye ortalamasına göre biraz daha fazla pay alıyor.

Bu hayatı nasıl değiştirir?

  • İcra baskısı, borç, kredi kartı sarmalı yine var; ama bazı illere göre “bu daha azdır.”

Ama insanların “en altta” yaşadığı hayat, küçük oran farklarıyla dramatik biçimde düzelmiyor. Sadece biraz daha az sert hissediliyor. Bu övünülecek bir durum değil.

5) ASIL MESELE ŞU “GELİR NASIL ARTAR?” DEĞİL, “GELİR ARTIŞI NASIL KALICI OLUR?”

TR41’in fotoğrafında bir güç var: sanayi, hizmetler, eğitim, üretim kültürü. Bu, gelir seviyesini yukarıda tutuyor. Ama büyümenin hızı düşük kalırsa, orta sınıfın beli daha çok bükülür. Eskişehir’in gündelik hayatında en çok şu cümle duyulur:
“Ne büyüyoruz, ne küçülüyoruz?”

TÜİK’in verisi şunu söylüyor:
Eskişehir’in içinde olduğu TR41’de gelir dağılımı Türkiye’ye göre daha dengeli ve orta sınıf daha güçlü.

Ama bir başka gerçek daha var:
Hayat pahalıysa, dengeli dağılım bile insanı rahatlatmıyor. İnsan, “çok büyük uçurum yok” diye sevinemiyor; çünkü mesele artık “uçurum değil geçim.”

Eskişehir’in önündeki temel sınav bu: Geliri artırmak kadar, gelirin alım gücünü koruyacak yerel bir ekonomi iklimi kurabilmek.