Hüseyin Akçar yazdı...

Son dönemde Eskişehir’de adlarından sıklıkla bahsedilen AK Partili iki milletvekili var. Biri, siyasi dengeleri iyi okuyan, parti genel merkezinde nüfuzunu giderek artıran, basınla ilişkilerini özenle kuran, partilileriyle temasını koparmayan ve en önemlisi, siyaseti nezaketle yapan bir isim: Prof. Dr. Ayşen Gürcan.

Diğeri ise…

Saldırganlığıyla, öfke patlamalarıyla ve son zamanlarda iyice görünür hâle gelen “HAZIMSIZLIĞIYLA” gündeme gelen Nebi Hatipoğlu.

AK Parti Genel Merkezi’nde yıldızı parlayan bir Ayşen Gürcan var artık. TBMM Eğitim, Kültür ve Gençlik Spor Komisyonu Başkanlığı görevine gelmesiyle birlikte, hem kırmızı plaka Eskişehir’e dönmüş oldu, hem de partinin üst düzey görevlerinden biri uzun zaman sonra kente kazandırıldı. Bu başarıyı takdir etmek gerekirken, Hatipoğlu’nun gösterdiği tahammülsüzlük ise ibretlik. Kendisinin MKYK Üyesi olması bile bu hazımsızlığın giderilmesi için yeterli kalmadı.

Geçtiğimiz günlerde TBMM Sanayi Komisyonu toplantısında yaşanan olay, aslında bu tahammülsüzlüğün dışa vurumuydu. Hatipoğlu, Mustafa Varank’ın hemen yanı başında CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal’ı fiziksel olarak ittirerek hem Meclis adabını hem de milletvekilliği ciddiyetini hiçe saydı. Siyasette nezaket kaybedildiğinde, temsil yetkisi de anlamını yitirir. Bu hareket, sadece bir vekili değil, aslında temsil ettiği şehri de küçük düşürdü.

Bir diğer çarpıcı örnek ise Eskişehir Atatürk Stadyumu meselesi. Atatürk isminin stadyumdan kaldırılması kararını ilk duyuran isim Hatipoğlu oldu. Ne zaman ki Eskişehirlilerin tepkisi büyüdü, Hatipoğlu’nun açıklaması adeta bir yangına körükle gitmek oldu. Ulu Önderimiz Atatürk’ü küçümsenecek duruma getiren, siyasete malzeme etmek amacıyla Cumhurbaşkanı’nın kararını bir felaket tellallığı edasıyla açıklayan Hatipoğlu, değerli akademisyen – efsane futbolcu Fethi Heper ile Atatürk’ü kıyaslayacak duruma getirerek Eskişehirlileri parti fark etmeksizin rahatsız etti. Atatürk isminin hafızalardan silinmesine ön ayak olan bir milletvekilinin, bu kente vereceği hiçbir şeyi kalmamıştır. Bu tutum, bir şehre karşı işlenmiş sembolik bir saldırıdan farksızdır.

Peki, tüm bunlar olurken diğer AK Partili vekil Ayşen Gürcan ne yaptı?

Açıkçası, henüz kamuoyuna açık bir açıklama yapmadı. Gürcan’ın sessizliği, siyasi strateji mi yoksa Eskişehir kamuoyunun refleksini yoklayan bir tutum mu, bunu zaman gösterecek. Ancak bu sessizliğin uzun sürmemesi gerektiği de ortadadır. Zira temsil edilen şehir, siyasi pozisyonlardan çok daha kıymetlidir.

Gelinen noktada, Eskişehir siyasetinde bir denge değişiyor. Ayşen Gürcan yükseliyor, Hatipoğlu ise kaybediyor. Kaybettikçe öfkeleniyor, öfkelendikçe zemin kaybediyor. Kabinede yer edinmek adına şehrinin hafızasını hiçe sayacak şekilde sözcülük yapmaya kalkan HATİPOĞLU, siyaseten hazımsızlığının kurbanı olmaya aday gibi görünüyor.

Belki de asıl mesele, bir kadın siyasetçinin aklı, diplomasi gücü ve kurumsal temsiliyetiyle yükselmesini sindirememek…

Eskişehir, temsil edilmeyi hak ediyor.

Saldırganlığı değil, aklı tercih eden bir temsil anlayışı ile.