CHP, 23 Şubat’ta yeni il başkanını seçecek. Adaylardan Recep Taşel il başkanı seçilirse…

· Belki de kentimizde ilk kez bir sanayici il başkanı seçilmiş olacak. Böylece avukat, mühendis, mali müşavir, müteahhit ‘zinciri’ kırılmış olacak

· Politikaya inanılmaz bir seviye gelir, nezaket neymiş herkes görür

· Hakaret etmeden, sesini yükseltmeden esaslı eleştiri nasıl yapılırmış görürüz

· CHP, Deniz Çağlar Fırat ile medyayla ilişkilerde altın çağını yaşadı. Taşel kişisel olarak bunu bir tık daha yükseltebilir

· Değil bir CHP’liyi 887 bin 475 Eskişehirlinin hiçbiri dışlamaz

· İl Başkanlığı seviyesi çıtası aşılması zor bir yere çıkmış olur

· CHP, iktidar olmak için ‘anlamlı’ bir adım atmış olur

· Her şey çok güzel olur mu bilmiyorum ama çoğu şey sakin, yakışıklı ve güleryüzlü olur

Hem ODTÜ’lü hem patron olunca…

Son yıllarda yaşanan ekonomik sıkıntı ortada… Hayat çoğumuz için giderek zorlaştı, zorlaşıyor… İyi haberler geliyor, piyasa kıpırdanıyor ama tünelin ucundaki ışık henüz görünmüyor. Böylesi günlerde yardımlaşmanın önemi ortada… Bu meseleyi sadece devlete, belediyelere ve yardım derneklerine bırakamayız. Hepimizin, herkesin yapacağı bir şeyler var, olmalı… Bu noktada geçtiğimiz günlerde Sanayi Odası Başkanı Celalettin Kesikbaş‘ın çağrısı çok kıymetliydi. Kıymetli ve garip! Kıymetli çünkü sosyal yardımları gündeme getirdi. Garip çünkü bu meseleyi gündeme bir ‘patron’ getirdi. Hatta patronların patronu… SYDV Mütevelli Heyeti’nden değil, belediyenin sosyal politikalar sorumlusu değil, iyilik derneği başkanı da değil… Muhalefet temsilcisi falan da değil. Yani bunu siyaseten de söylemiyor. Bunu 110 ülkeye mal satan, işi gücü yolunda bir patron söylüyor… Umarız bu kıymetli çağrı karşılık bulur…

AK Parti huzurevi gibi…

İktidar Partisi en kritik günlerini yaşıyor. Teşkilat seçimleri de kapıya dayandı… Eskişehir’deki durumu malum… Muhalefet etmesi gerekiyor. Bu ahval ve şerait içinde partinin fokur fokur kaynaması, her köşe başında toplantı olması, onlarca watsap grubunun kurulması gerekir. Bunlar ‘normalde’ olması gerekenler… Gerçek öyle mi? Elbette hayır… AK Parti huzurevine döndü. Kimse kimseye ilişmiyor. Herkes işinde gücünde… Bırakın kulisi, siyasi faaliyeti bir araya gelince bile dizilerden filan konuşuyorlar. Ankara’ya dosya götürmek mi? Çılgınsınız! Yunusemre Caddesi’ne gidecek halleri yok! Gazetecileri aramak mı? Nerdeee… Gazeteciler kendilerine ulaşınca “Aman abi gözünü seveyim beni karıştırma, aman abi beni bulaştırma, aman abi…” gibi cümleler kuruyorlar. Sohbet az daha uzarsa “Yapsınlar abi, getirsinler abi, gitsinler abi, bulsunlar abi” gibi cümleler dökülüyor… En muhalifinden en ateşlisine, en hızlısından en hırslısına kadar hepsi aşağı yukarı bu durumda… Fırtına öncesi sessizlik mi? Yok öyle olsa anlarız… Bu daha çok yok oluş öncesi sessizliği andırıyor…