Altın ateşte, insan mihnette belli olur… Belediye, oda gibi kurumlarda felaket anında belli olur. Bir yıl önce ‘depremin’ neden olduğu büyük bir felakete uyandık. Yazıyı yazdığım sabah saatlerinde bile henüz ne olduğunu tam anlayamamıştık!

İlerleyen saatlerde hepimizi günlerce mahvedecek manzara ile karşı karşıya kaldık. Felaket ‘asrın felaketi’ olarak adlandırıldı! Sadece felaket değildi ‘asrın’ olan!
Asrın vurdumduymazlığı ve asrın hazırlıksızlığı ile başlayan süreç asrın beceriksizliği ve asrın organizasyonsuzluğu olarak devam etti. 
Elbette sonraki günlerde ortaya koyduğumuz dayanışmada yüzyılın dayanışması oldu.
Elbette herkes ‘hazırlıksız’ değildi! Depremin ilk saatlerine dönmek istiyorum.
Henüz herkes ‘uykudayken’…
Ayakta olan iki kişi vardı. Biri Tepebaşı Belediye Başkan Yardımcısı Seyit Yıldızhan! Sosyal işler sorumlusu olan Yıldızhan, felaketin büyüklüğünü öğrenir öğrenmez hemen Çamlıca’daki aşevinde ekibini topladı.
O karanlıkta seyyar aşevi ve ekip dakikalar içinde hazırlandı. Ve hemen Gaziantep İslahiye’ye doğru yola çıkıldı. Ekibin başında Hasan Hüseyin İnan vardı. Ahmet Ataç’ın Tepebaşı’sı, Türkiye’de harekete geçen ilk yardım ekibiydi…
Yıldızhan’ın ekibi oraya aşevi kurmaya gitti ama İslahiye’ye vardıklarında arama kurtarma çalışmaları henüz başlamıştı. Ekibin bir kısmı çalışmalara katıldı. Ankara’dan gelen inşaat işçileriyle birlik olup onlarca yaralı çıkardılar.
Tüm sistem çökmüştü, Tepebaşı ekipleri Hızır gibi yetişmişti. Hasan, ayağındaki çorabı bile çıkarıp yaşlı bir teyzemize verdi. Açlıktan baygınlık geçiren memurlara, görevlilere can oldu seyyar aşevi… Giyim, temizlik malzemeleri de götürmüşlerdi. Bir hafta sonra oraya gittiğimde neler yaptıklarını daha iyi anlama fırsatım oldu. Elbette gördüklerimi ve hissettiklerimi yazma kabiliyetim yok.
Eskişehir’de erken saatte uyanıp ‘ne yapabiliriz’ diyen biri daha vardı. Sanayi Odası Genel Sekreteri Volkan Günaydın… Eskişehir’den ilk yardım TIR’ını Günaydın gönderdi. Celalettin Kesikbaş’ın ESO’sunda sistem tıkır tıkır işledi. Herkes ne yapacağını biliyordu. Sonraki günlerde onlarca TIR yardım yollandı.
Türkiye’de harekete geçen ilk oda ESO oldu… Yine en uzun süreli kampanyayı da ESO yaptı. Böyle anlarda ilk dakikalar çok önemli. Volkan Günaydın bu sınavı başarıyla verdi.
Yardım için varını yoğunu ortaya koyan yüzlerce isim sayabilirim… Metin Tezişçi’den Av. Hüseyin Akçar’a kadar…
Deprem ulaşım ağını da çökertti. Serkan Can Zengin ilk anlarda bu işi üstlenerek dikkat çekti. Bölgeden gelecek ya da bölgeye ulaşmak isteyenlere yardım etti. Kimsenin girmediği bir alandı. Zengin, burada harika işler çıkardı.
Ama kendisini ‘kahraman’ yapan sonraki günlerde başlatacağı eşya yardımıydı… Zeno altındaki depoda yüzlerce ev dizdi. İki üç kere bende gittim. Başkan şu lazım, bu lazım diye… Zengin müthiş bir ağ kurdu. Gönüllü ekibiyle inanılmaz bir iş başardı. Bağışlanan eşyaları evden aldı, istenilen eve bıraktı. Uykusuz geceler geçirdi. Zengin’in deposuna uğrayan bir depremzede evin ihtiyaçlarını eksiksiz giderebiliyordu.
Çocuklar için oyuncaklar, boyama kitapları bile dağıttı. Eğitimlerine yardımcı olduğu çocuklar da oldu. Zengin ve ekibi günler süren organizasyonla üzerine düşeni fazlasıyla yaptı. Gurur duyduk…
Seyit Yıldızhan, Volkan Günaydın ve Serkan Can Zengin… Felaket günlerinde işini ve üzerine düşeni yapan üç adam… Eksik olmasınlar…