Bir aile düşünün… Anne, baba ve üç çocuk… Beş kişilik bir aile… Ailenin pek çok ihtiyacı var. Sabah kahvaltı ile başlayan ihtiyaçlar silsilesi…
Ödenmesi gereken faturalar…
Günü yaklaşan taksitler…
Çocukların okul masrafları… İki çocuğunun beslenme çantası… En büyük çocuğun eğitim masrafı giderek artıyor…
Kiranın da günü geliyor…
Yarın semt pazarı kuruluyor… Evin hanımı düşünceli… Parayla ne alsa acaba? Sebze almalı muhakkak, bir hafta beş kişinin karnı nasıl doyacak? Çocuklar meyve de istiyor… İşi zor…
Gelecek ay, bi yakınlarının çocuğunun sünneti var… Küçük altın lazım… Şimdiden stres oluyor…
Baba, havaların ısınmasına seviniyor… Yakıt parası azaldı diye… Ama şimdi oğlan bisiklet isteyecek!
Sonra piknik falan yapmak da öyle kolay değil artık! Dünya masraf…
Deniz kenarında tatili ise şu an için düşünmek bile istemiyor. Okul kapanınca tüm aileyi köye, anasının yanına yollamayı düşünüyor…
Dur bakalım diyor kendi kendine, şimdiden düşünme bunları…
Kurban Bayramı yaklaşıyor diyor, düşüneceksen onu düşün… Gerçi onu düşünmesine bile gerek yok! Kurban fiyatları el yakıyor! Belki bi küçükbaş denk getirebilirse… Nasip…
Akşam eve gelince küçük kızın kursa yazıldığını öğreniyor! Herkes gidiyormuş, annesi onu da yazdırmış. Bi masraf daha… Olsun be, kızın sevinci unutturuyor hesabı kitabı…
Oğlanlar da bi şey isteyecek gibi ama o sırada sofra kuruluyor. Konu değişiyor… İyi ki değişiyor.
Akşam yemeği yeniyor. Allah ne verdiyse…
Çocuklar odasına televizyon istiyor. Büyük olan yeni telefon istiyor. Küçükler tableti birlikte kullanıyor. Bir müddet daha kullanırlar, sonra ikinci tablet mecbur gibi görünüyor.
İstekler, ihtiyaçlar bitmiyor. Hangisi istek, hangisi ihtiyaç karışıyor hepsi birbirine…
Tam uyku hazırlığı yapılıyorken kapı çalınıyor… Hayrola bu saatte…
Bi akrabaları gelmiş… Elinde polvorones tatlısıyla… Seviniyor çocuklar, muhabbeti de güzel bu akrabanın gelmesine… Polvorones’e ise bayılıyorlar… Anne sende böyle tattı yap diyorlar. Hal hatır soruluyor, biraz muhabbet sonra zengin kalkışı!
İki porsiyon artan polvorones buzdolabına kaldırılıyor. Ve uyku zamanı… Sabah ola hayrola denip uyunuyor.
Buradaki aile, Türkiye… İhtiyacı, isteği bitmeyen Türkiye…
Baba, merkez sağ partilerdir… İyi kötü ihtiyaçları karşılayan merkez sağ partiler… Öyle veya böyle aileyi bir arada tutan…
Polvorones ile kapıyı çalan akraba ise CHP… Eski CHP’mi desek!
Yerel yönetimleri çoğunlukla ele geçiren CHP’de de polvorones getiren ‘akraba’ havası seziyorum. Asıl kavgada yok CHP! İşte örnek gösterilen İmamoğlu! Kent Lokantası açıyor… Kaç kişi yer, kaç kişi faydalanır? Bilen, hesap eden yok… Ama muazzam bi takdir var!
Damızlık koç dağıtımı yapılır, lavanta dağıtımı yapılır… Bakanlığın desteği yanında lafı bile olmaz ama belediyenin sembolik desteği konuşulur.
CHP, son seçimde yakaladığı şansı iyi kullanmalı. CHP, yoksullukla mücadele etmiyor. Sosyal medya ile mücadele ediyor! CHP, polvorones ile milletin kapısını çalmamalı!
Yazıyı yazarken ‘İBB tesislerinde kuzu tandır şu kadar’ diye paylaşımlar gördüm. 16 milyon İstanbullu ne düşünüyor acaba?