60 Darbesi için “Millet bakkala ekmek almaya gitmedi” derler. Menderes’in o kadar destekçisi, oyu vardı ama darbede kimse sokağa çıkmadı demek isteniyor.

Benzer bir durumu pandemi ve ekonomik kriz günlerinde yaşadık. AK Parti’nin, iktidarın zor günler geçirdiği zamanlar… Piyasada kimse yok. Hiçbir yetkilinin ağzını bıçak açmıyor.
100 bin üye, üç vekil, belediye başkanları, meclis üyeleri… Ağır toplar, ileri gelenler, sembol isimler, il ve ilçe başkanlar… Hitabeti güçlü olanlar, kağıttan okuyanlar… 
Herkes suskun!
Kimi canının derdinde, kimi kafasını kaldırmaya korkuyor. Kimi linç yemekten çekiniyor… Neme lazım diyen de var, hayırlısı diyen de…
Kimi yıpranmak, kimi yıpratmak istemiyor! 
Kimi bilgisiz, kimi korkak…
O günlerde biri vardı. Herkes susarken en cesur ve en mantıklı konuşmaları yapan biri…
“Bize mi kaldı bu işler” demeden adeta tek başına bir savaş verdi. Halkın arasında olmaktan, partisini, iktidarını, liderini savunmakta tereddüt etmeyen biri vardı.
Kendi tabiriyle ‘biraz kalın giyineceğiz, dayaksa halkın dayağını yiyeceğiz ama her şeye rağmen halkın içinde olacağız” diyen biri…
Cümleye, tartışmaya ‘hayırdır’ diye başlayıp insanları ikna eden biri…
Neyse fazla uzatmayayım o kişi Murat Özcan’dı!
AK Parti’nin Büyükşehir’de ve Odunpazarı’ndaki grup başkanvekili…
Herkes şahit görevinin hakkını verdi. Eskişehir’de AK Parti bayrağını yere düşürmedi. Maddi ve manevi fedakârlıklar yaptı. Bu yolda iftiralara maruz kaldı. Bir milim geri adım atmadı.
Partili partisiz hatta rakipleri bile ‘Böyle adamlar politikada olmalı” dedi.
Beş yıl teşkilat, beş yıl belediye deneyimi ardından Odunpazarı aday adayı oldu. Elbette tüm bunları aday olmak için yapmadı. Çünkü yapmış olsa biraz daha ‘farklı’ davranması gerekirdi!
Politikanın alışılagelmiş kurallarına uymadı. Murat Özcan’ın kendi kuralları vardı… Birinden bile vazgeçmedi. Murat Özcan çok sert dediler. Murat Özcan çok sert değildi, bazıları çok esnekti!
Ne diyorduk… Bunları aday olmak için yapmadı.
Tüm yaptıklarını gece rahat uyumak için yaptı. Çünkü o konuşmaları, çıkışları, açıklamaları yapmasa uykusuz kalırdı! Bir de korkup çekineceği bir şeyi yoktu. O yüzden de bu kadar cesurdu…
İftira atıldığı zaman avukatıyla savcıya gidip ‘Lütfen bunları ihbar kabul edip, araştırın, soruşturma başlatın” dedi. 
Grup başkanvekiliği işin görünen kısmıydı… Murat Özcan abilik yaptı. Her ne kadar ‘dayı’ deseler de o yüzlerce kişiye abilik yaptı. Kardeşin kardeşle anlaşamadığı zamanlarda kıymetli ortaklıklar kurdu.
Odunpazarı tarlasını o kadar güzel sürdü ki herkes aday adayı olmaya cesaret etti! İl yönetimi ve vekillerin süreci yönetememesi nedeniyle at izi it izine karıştı. Murat Özcan kendini ispat edecek bir adam değildi. Etmedi de…
Zira bahçıvanın yakasına gül taktığı görülmemiştir! 10 yılda kendisi hakkında bir kanaat oluşmadı da iki ayda mı oluşacaktı!
Murat Özcan aday yapılmadı.
Aday olması için daha ne yapması gerekiyordu? Özcan bir şey kaybetmedi. Artan tecrübesiyle yoluna devam eder. Fakat partisi çok şey kaybetti. En önemlisi de politika yapmaya olan inanç kayboldu!
Murat Özcan daha önce de yazdığım gibi eski bir adam, düz bir adam… Böyle adamları yazmak da zor oluyor. Bu yazıyı ‘deneme’ olarak kabul edin.
Ben ‘ekmek almaya’ gidiyorum…