Deniz Çağlar Fırat yazdı...

Bir şehrin en önemli ortak akıl ve katılımcı aklı “Kent Konseyi”dir. Katılımcılığı, ortak aklı ve kentin hak ve hukukunu savunmayı görev edinen bu yapı, normalde şehrin nabzını en iyi tutan, en gür sesi çıkması gereken platform olmalıdır.

Ama ne yazık ki Eskişehir’de bir süredir Kent Konseyi diye bir kurum var mı yok mu, onu bile bilmiyoruz. Zira ortada görünmediği gibi, görünme çabası dahi yok.

TRAFİK KİLİTLENİYOR, KENT KONSEYİ GÖRÜNMÜYOR

Eskişehir’de trafik sorunu her geçen yıl biraz daha derinleşiyor. Kent nefes nefese. Vatandaş konuşuyor, uzmanlar konuşuyor, Sanayi Odası Başkanı konuşuyor, gazeteciler konuşuyor, sanayiciler konuşuyor, muhtarlar konuşuyor, herkes konuşuyor ama kentin ortak akıl platformu o Kent Konseyi’nden tek bir cümle çıkmıyor. Sanki trafik başka bir şehrin problemiymiş gibi…

DUBA TARTIŞMASI ŞEHRİ İKİYE BÖLÜYOR, KONSEY YİNE YOK

Kentin en basit ama en görünür problemlerinden biri olan “duba” meselesi haftalarca gündemi meşgul etti. Kimi faydalı dedi, kimi yersiz dedi, kimi sorunu çözdü dedi, kimi sorunu büyüttü dedi ancak Kent Konseyi, bu tartışmanın tam merkezine oturması gerekirken yine bildiğimiz o sessizlik… Ne bir değerlendirme, ne bir yapılandırılmış çözüm önerisi.

YEŞİLTEPE İMAR PLANINDA DA SUSKUNLUK

Eskişehir’in en kronik sorunlarından biri: Yeşiltepe. Yeni imar planı gündeme geldiğinde tüm kent ayağa kalktı. “Ne değişecek?”, “Maliyet ne olacak?”, “Mahallelinin hakkı korunacak mı?” gibi sorular arka arkaya geldi. Böyle bir dönüşümde Kent Konseyi’nin rolü kritik değil midir? Mahalleli ile belediye arasında köprü olmak, akademik ve teknik görüşleri kamuya açıklamak, kentin uzun vadeli şehircilik vizyonuna dair söz söylemek gerekmez mi?
Gerekir… Ama yine suskunluk.

İLAÇ KRİZİNDE BİLE KENT KONSEYİ SUSUYOR

Türkiye genelinde yaşanan ilaç krizi Eskişehir’de de etkisini gösterdi. Eczacılar Odası Başkanı konuştu. Başkan Yardımcısı konuştu. Baro Başkanı konuştu. Konuşan konuştu, uyarılar yapıldı, kamu harekete çağırıldı. Peki, Kent Konseyi? O yine konuşmadı. Oysa halk sağlığı konusu Kent Konseyleri için en temel çalışma alanlarından biridir. İlaç yokluğu, doğrudan yaşam hakkına temas ederken bile ortada bir kent iradesi görünmedi.

YATIRIMLAR, FESTİVALLER…

Eskişehir’e yapılacak yatırımlar, büyük projeler, kültür-sanat etkinlikleri, festival programları… Hepsi kentte geniş tartışmalar yaratıyor. Normalde Kent Konseyi’nin bu süreçlere rehberlik eden, kamuoyunu bilgilendiren, farklı kesimleri bir araya getiren bir rolü olması gerekir. Ancak uzun zamandır tek bir değerlendirme, tek bir toplantı çağrısı, tek bir yol haritası paylaşımı bile yok.

Örnekleri çoğaltmak mümkün… Şehirde ne konuşulursa konuşulsun Kent Konseyi ortada yok. Hepsini geçiyorum, Eskişehir Konseyi kuruluyor, üç kere toplanıyor, katılımcılar eleştiriliyor, Kent Konseyi çıkıp, “biz varız bu toplantılar bizim üzerimizden de yürüyebilir” gibi çok basit bir öneriyi bile sunmuyor…

BİR ZAMANLAR GERÇEKTEN BİR “KONSEY” VARDI

Eskiden böyle miydi?
2007’de kurulan Eskişehir Kent Konseyi’nin geçmişine baktığımızda, Ahmet Süzer döneminde kurulan Kent Konseyi; Kazım Kurt döneminde güçlü bir katılımcılık; Prof. Dr. Nadir Suğur ve Nuray Akçasoy dönemlerinde ise aktif, demokratik, toplumsal karşılığı olan bir yapı görüyorduk. Toplantı yapar, görüş bildirir, kentin gündemine müdahil olur, gerektiğinde eleştirir, gerektiğinde çözüm önerirdi. Kent Konseyi dediğin şey bir “kamu aklı” oluştururdu.

Bugün ise Eskişehir Kent Konseyi’nin adını haftalarca, aylarca duymadan yaşayabiliyoruz.
Bu durum, sessizlikten daha ciddi bir sorunu doğuruyor: Kurumsal yok oluş.

Bir kentte Kent Konseyi aktif değilse, o kent önemli bir denge unsuru kaybolur.

Kent Konseyi aktif değilse; belediye ile vatandaş arasında köprü kuracak, katılımcılığı simgeleyecek, kenti savunacak bir yapı ortadan kalkmış demektir.

Eskişehir Kent Konseyi’nin görevi sadece tabelada var olmak değildir. Bu yüzden eğer böyle devam edecekse ifade edeyim ki, şayet var olamıyorsanız istifa da bir erdemdir.