Her gün onlarca haber okuyoruz hepimiz.
Kaza, tartışma, zam, kavga, yolsuzluk…
Sanki dünya sadece kötü şeylerden ibaretmiş gibi. En çok da onlar çıkıyor karşımıza. Sonra bakıp ne hale geldik diyoruz ama unuttuğumuz bir şey var. Belki de o onca kötü haberin arasında karşımıza çıkıp yüzümüzü gülümseten ‘oysa iyilik hala var’ dedirten olaylar. Ama sesi, gürültünün arasında kaybolmuş durumda.
Belki sabah tramvayda yer veren bir gençte, belki yağmurda sığınacak yer bulan bir sokak köpeğine mama uzatan esnafta, belki de hiç tanımadığı birine “kolay gelsin” diyen bir vatandaşta.
Hepsi var, ama kimse görmüyor. Ya da artık farkedilmiyor.
Çünkü biz artık sessiz iyiliklere değil, yüksek sesli öfkelere kulak kesildik.
Eskiden “insanlık ölmedi” denirdi, şimdi “hala kaldı mı?” diye soruluyor.
Oysa şehir hâlâ iyi insanlarla dolu.
Yalnızca görünmek için değil, içinden geldiği için yapanlarla.
Belki de mesele iyiliği büyütmek değil, fark etmekte.
Ve onların sesi duyulmadıkça, kötü olan daha çok yer kaplıyor.
Ben bazen sadece durup izliyorum insanları.
Ve kendi kendime diyorum ki;
“İyiliğin sesi azalmadı aslında, sadece biz gürültüyü fazla açtık.”