Bilgehan Tombul yazdı...

Son haftalarda Eskişehir sokaklarında dikkatimi en çok çeken şey, yaşlı insanların giderek daha görünür hâle gelen çalışma mücadelesi. Parklarda bardak satan amcalar, dükkan önlerinde taşımacılık için bekleyen amcalar, ağır işlerde çalışan ileri yaş insanlar… Artık istisna değil, şehir hayatının yeni ve acı bir parçası.
Eskişehir’de özellikle son bir kaç ayda öyle çok örnekle karşılaştım ki, durumun yaygınlığı artık inkâr edilemez hâle geldi. Garaj çevresinde karton toplayan 70 yaş üstü amcalar, sokak aralarında el arabasıyla geri dönüşüm toplayan yaşlılar, köprübaşında mendil satmaya çalışan teyzeler… Hepsinin yüzünde aynı ifade var: Yorgunlukla karışık bir kabulleniş. Sanki hayat onlara “Bu yaşta hâlâ çalışacaksın” demiş ve onlar da itiraz etmeyi bırakmış gibi.
Bu tabloyu sadece ekonomik bir sıkıntının yansıması olarak görmek yeterli değil. Çoğu insan yanlarından geçerken bakmıyor bile. Kalabalığın arasında kaybolan bu yaşlı çalışanlar, aslında şehrin en sessiz ama en güçlü çığlığını atıyor. Gün içinde karşılaştığım her bir görüntü aynı soruyu düşündürüyor: “Bu insanlar neden hâlâ çalışmak zorunda?” Ve bu soru, ne kadar sorarsam sorayım, kolay bir cevap üretmiyor.
Bu tabloyla her karşılaştığımda içimde aynı duygu beliriyor: “Neden hâlâ çalışmak zorundalar?” Bu bir merak sorusu değil; bu ülkede yaşlanmanın ne kadar ağırlaştığının işareti.
Eskişehir’de son dönemde sık sık karşıma çıkmaları beni gerçekten sarstı. Bazı anlarda gözyaşımı tutamadığım oldu.
Ancak şu gerçeği görmek gerekiyor: Bugün birçok yaşlı, çalışma hayatına isteğiyle değil, mecburiyetle dönüyor. Emekli maaşının yetmemesi, temel giderlerin artması, kiraların maaşı geçmesi… Tüm bunlar, insanları yaşlılık döneminde bile çalışmaya itiyor.
Bu durumun toplumsal yansıması daha da düşündürücü: * Yaşlılık artık dinlenme dönemi değil. • Emekli olmak, geçim güvencesi anlamına gelmiyor. • Sokakta çalışan yaşlıların sayısı arttıkça, hepimiz normalleşmiş gibi bakıyoruz.
Oysa bu manzara normal değil. Biz birey olarak ne yapabiliriz? Belki gücümüz yettiğince destek olabiliriz. Belki de en önemlisi, bu insanların görünmez olmalarına izin vermemek; sorunlarını konuşmak, gündemde tutmak, çözüm talep etmek. Çünkü sessiz kalındıkça bu manzaraya daha da alışacağız ve alışmak, en büyük kayıp olacak.
Sokaklarda gördüğüm bu hikayeler bana her gün aynı soruyu sorduruyor: “Yaşlılarımız bu kadar çalışmak zorunda kalıyorsa, biz nerede hata yapıyoruz?”
Cevap kolay değil ama bakmayı sürdürmek, görmezden gelmemek en azından bir başlangıç.