Deniz Çağlar Fırat yazdı...

Atatürk’ü büyük yapan sadece askeri dehası değildir.
O, yurdu kurtardıktan sonra halkına bir ufuk gösterdi:
“Yurdun her yanında fabrikalar kurulmalı, üretim kutsal bir görev olmalı.”

1915’te Osmanlı topraklarında yalnızca 282 sanayi kuruluşu varken, bunların %85’i yabancıların elindeydi. Cumhuriyet ilan edildiğinde ülke neredeyse üretimsizdi; yoksulluk sıradan, umutsuzluk yaygındı.

Ama 1923–1938 arasında 2 binin üzerinde fabrika kuruldu.
Sanayi işçisi sayısı 17 binden 256 bine çıktı.
Demir üretimi sıfırdan 180 bin tona yükseldi.
Şeker üretimi 200 kat arttı.
Ağır sanayi %152 büyüdü.
Atatürk’ün “fabrikalar türbelerin sayısına ulaşsın” sözü, bir ekonomi politikasından öte, bir zihniyet devrimiydi.

Cumhuriyet’in devrimi sadece ekonomide değil, insanda gerçekleşti.
Kadınlar seçme ve seçilme hakkı kazandı; eğitim laikleşti; hukuk çağdaşlaştı.
Halk, “kullar” ve “tebaa” olarak değil, eşit yurttaşlar olarak anılmaya başlandı.
Köylere okullar, kentlere kütüphaneler, çocuklara geleceğin umudu taşındı.

Atatürk, milletini yalnızca özgür kılmadı; onu düşünen, sorgulayan, üreten bir topluma dönüştürmeye çalıştı. Bu yüzden Cumhuriyet, bir hükümet biçimi değil, bir medeniyet tasarımıdır.

Aradan geçen 102 yılda, Cumhuriyet’in mirasına sahip çıkmak hâlâ en önemli sorumluluğumuz. Bugün, sanayi, teknoloji ve eğitim alanlarında yaşadığımız her ilerleme, o ilk on yılın eseridir. Ancak, Atatürk’ün hedeflediği “muasır medeniyetler seviyesi” hâlâ bir yolculuktur, varılan bir nokta değil.

Bu nedenle Cumhuriyet’i kutlamak, sadece bayrak asmak değildir.
Cumhuriyet’i kutlamak; fabrika bacasını, okul kapısını, bilim merkezini, tiyatro sahnesini savunmaktır. Bir ülkenin bağımsızlığı yalnız silahla değil; üretimle, bilimle, sanatla korunur.

102 yıl geçti…
Cumhuriyet, yalnız geçmişin hatırası değil; geleceğin teminatıdır.
Onu korumak, yalnızca devletin değil, her yurttaşın görevidir.

Atatürk’ün mirası, bir heykelde değil; düşüncede, üretimde, adalette ve özgürlükte yaşar.
O miras, bu topraklarda hâlâ nefes alıyor.
Ve biz, o nefesi her 29 Ekim’de biraz daha derin çekiyoruz.

Yaşasın Cumhuriyet!
Kutlu olsun 102. yıl!