Deniz Çağlar Fırat yazdı...

31 Mart 2024 yerel seçimleri, Eskişehir’in kırsal ilçeleri açısından siyasi tarihe not düşülen bir dönemeç oldu. Tepebaşı ve Odunpazarı’nı dışarıda tutarsak, CHP’nin kırsal ilçe belediye başkanları, 12 kırsal ilçenin 6’sını kazanarak hem kendi siyasi hafızaları hem de Eskişehir siyaseti için son derece çarpıcı bir başarıya imza attı.

Bu başarıyı anlamaya çalışırken, ilk sıraya tereddütsüz “dönemin konjonktürel etkisini” yazmak gerekiyor. Zira o seçimde CHP, 40–45 yıl aradan sonra ülke genelinde ilk defa birinci parti çıktı. Seçmen, AK Parti politikalarına “dur” demek için yeni bir adres arıyordu ve bu adresi CHP’de buldu. Yani seçmen, CHP’ye bir şans tanıdı; bu, hafife alınacak bir siyasi kredi değildi.

İkinci sıraya ise hiç kuşkusuz CHP il ve ilçe örgütlerinin, kadın kollarının, gençlik kollarının, üyelerin ve gönüllülerin sahadaki emeğini yazmak gerekiyor. Kapı kapı gezildi, sabahın erken saatlerinden gecenin geç vakitlerine kadar sokak sokak dolaşıldı. Hem partinin genel politikaları anlatıldı hem de adayların projeleri tek tek izah edildi.

Kısacası:

  • Seçmen iradesi,
  • CHP örgütlerinin yılmaz, yorulmaz alan çalışması

Bir araya geldi ve bu “tarihi başarı”yı mümkün kıldı.

Bugün ise o günden bu yana 1 yıl 7 ay 18 gün geçmiş durumda. Yani yaklaşık 19 ayı geride bıraktık. Bu, “daha çok yeni, ne yapsınlar” denilecek bir zaman dilimi değil; aksine, artık tabloya bakıp ciddi bir özeleştiri yapma vaktinin çoktan geldiğini gösteren hayli iddialı bir süre.

Başlangıçtaki O Enerji Nerede?

Peki, bugün, o 6 kırsal ilçede CHP’den belediye başkanı seçilen isimlerin ortaya koyduğu manzaraya baktığımızda ne görüyoruz? Soruyu biraz daha netleştirelim:

Seçim dönemlerinde evine girip çayını içtikleri, sokakta elini sıktıkları, kapısını defalarca çaldıkları seçmenin yanına, aradan geçen yaklaşık 19 ayda kaç kere gittiler?

Seçim gecesi balkonlarda verilen “her zaman yanınızda olacağız” sözleri, makam odasının duvarları arasında mı kaldı, yoksa sahada ete kemiğe bürünen bir ilişkiye mi dönüştü?

1. Seçmenin Ayağına Kaç Kez Gidildi?

En temel sorudan başlayalım:
Seçildiğiniz günden bu yana, seçim zamanı olduğu gibi kaç kere seçmeninizin kapısını çaldınız? Kaç köy kahvesine, kaç mahalle odasına, kaç taziye evine, kaç çiftçinin, esnafın, gencin yanına bizzat gittiniz? Seçmen, iktidarı değiştirmek için size yönelip elini uzattı; ama siz o eli ne kadar sıkı tuttunuz, ne kadar süre bırakmadınız, samimiyetle dönüp kendinize sormanız gerekiyor.

2. Hayatları Kolaylaştıran Hangi İşlere İmza Atıldı?

İkinci soru daha somut:
Bu süre zarfında seçmeninizin gündelik hayatını kolaylaştıran, gerçekten ihtiyacına dokunan hangi projeleri hayata geçirdiniz?

Kırsalda yaşayan yurttaş için su, yol, ulaşım, tarımsal üretim, pazara erişim, gençlerin sosyal alanları, yaşlıların bakım ve destek hizmetleri, kadınların üretime ve kamusal hayata katılımı… Bunlar lüks değil, temel ihtiyaç. Kırsalda yaşayan seçmenin günlük hayatında gerçekten neyi değiştirdiğinize bakmak zorundasınız.

3. Sizi Seçtiren Örgüte Ne Kadar Yakınsınız?

Bir diğer önemli başlık da örgütle ilişkiniz. Zira sizleri o makamlara taşıyan yalnızca parti logosu değil; gecesini gündüzüne katan, sokak sokak, kapı kapı dolaşan partililerdi.

Şimdi soralım:
Seçildiğiniz günden bu yana, sizi o noktaya taşıyan örgüt temsilcilerine, il-ilçe yöneticilerine, kadın ve gençlik kollarına, üyelerinize ve gönüllülerinizle ilişkileriniz nasıl?

  • Onları sürecin doğal bir parçası, yol arkadaşı olarak mı gördünüz,
    yoksa
  • “Artık seçim bitti, gerisi bizde” diyen dar bir yönetim anlayışına mı sıkıştınız?

4. CHP’nin Kurumsal Kimliğini Gerçekten Taşıdınız mı?

CHP’nin kurumsal kimliği, sadece parti rozetinden ibaret değil. “Cumhuriyet Halk Partili belediye başkanı” olmak, aynı zamanda belli bir demokrasi, eşitlik, liyakat, şeffaflık ve kapsayıcılık anlayışını taşımayı gerektirir.

Kazım Kurt örneğinde olduğu gibi, yıllar içinde “örgütün gücünü hisseden ve hissettiren”, CHP’li kimliğini saklamadan ama şehirde hiç kimseyi dışlamadan hizmet eden bir çizgi, Eskişehir’de güçlü bir referans noktası haline geldi.

Sizler, kırsal ilçelerde bu çizgiyi ne kadar yakalayabildiniz?

Özeleştiri Zamanı Çoktan Geldi, Hatta Geçiyor

Bugün gelinen noktada, “Seçim daha yeni, biraz sabredin” cümlesinin arkasına saklanılacak bir tarihsel eşikte değiliz. Yaklaşık 19 ay, bir belediye başkanının niyetini, tarzını, sahayla ve örgütle kurduğu ilişkiyi görmemiz için fazlasıyla yeterli bir süre.

Bu yazı, kırsaldaki CHP’li ilçe belediye başkanlarını hedef gösterme ya da haksız yere suçlama amacı taşımıyor. Tam tersine, seçmenin 31 Mart’ta açtığı krediyi, örgütün sahadaki emeğini ve CHP’nin yıllar içinde büyük bedeller ödeyerek oluşturduğu kurumsal kimliği hatırlatma çabasıdır.

Eğer bu hatırlatmalar, bir nebze olsun samimi bir özeleştiriye vesile olursa, hem CHP açısından hem de Eskişehir’in kırsal ilçelerinde yaşayan yurttaşlar açısından bir anlamı olacak.

Aksi takdirde, seçmenin verdiği o tarihi fırsatın, bir sonraki seçimde aynı cömertlikle tekrar edilmeyeceğini hatırlatmaya bile gerek kalmayacak; sandık zaten gereken cevabı verecektir.