Deniz Çağlar Fırat yazdı...

CHP içinde Büyük Kurultay’ın ve o kurultayda divan başkanlığı yapmanın önemini bilmeyen yoktur. Parti kültürünü az çok bilen herkes için divan, sadece teknik bir organ değil; siyasî hafızanın, kurumsal geleneğin ve “iktidar iddiası”nın vitrinidir. O yüzden, Ayşe Ünlüce’nin 39. Olağan Kurultay’da Divan Başkanlığı’nı üstleneceğini duyduğumuz anda Eskişehir’de oluşan sevinç ve gurur dalgası hiç şaşırtıcı değildi.

Bu duyguyu en çıplak hâliyle eskisehir.net sosyal medya hesaplarında gördük. Haberi ilk paylaştığımız andan itibaren gelen binlerce beğeni, yorum ve paylaşım; aslında tek bir şey söylüyordu: Ayşe Ünlüce’nin Eskişehir’de ciddi bir toplumsal karşılığı var ve bu karşılık artık sadece yerelde değil, ülke siyasetinin tam göbeğinde görünür hâle geliyor.

Ünlüce’nin Eskişehir’de ilmek ilmek yazdığı kendi hikâyesinin zirve noktası, CHP Kurultayı’nda Divan Başkanlığı’dır. Çünkü bu görev, bir belediye başkanının “kendi kentinde sevilen, sayılan” figür olmaktan çıkıp, partinin kurumsal hafızasına ve ulusal siyasetin fotoğrafına dâhil olduğu eşiği gösterir.

ÜSLUP, NEZAKET VE HİTABETİN SİYASETTEKİ YERİ

Ayşe Ünlüce’nin en çok konuşulan yönlerinden biri, bir başkanda olması gereken zarif üslubu, nezaketi ve doğallığı bozmadan kurduğu güçlü hitabıdır. Şehrin sokaklarında, açılışlarında, kriz anlarında, canlı yayınlarında, meclis toplantılarında bunu defalarca gördük. Şimdi aynı üslubun, Ankara Arena’daki o büyük salona taşınmış olması önemli. Çünkü Türkiye siyaseti uzun süredir sert, kırıcı, zaman zaman da incitici bir dilin kuşatması altında. Böyle bir atmosferde sakin, toparlayıcı, nezaketini koruyan ama iddiasını da saklamayan bir kadın siyasetçinin kurultay divanına oturması, başlı başına politik bir mesajdır.

ESKİŞEHİR’DEN ANKARA’YA UZANAN ÇİZGİ

Burada bir başka önemli nokta, bu hikayenin Eskişehir’den başlamış olması. Ayşe Ünlüce, bu kentin sokaklarında, mahallelerinde, kadınlar ve gençlerle kurduğu ilişkiyle büyüdü. Belediye başkanlığı seçim sürecinde, “Büyükşehir’in yeni döneminde ne olacak?” sorusuna verdiği en güçlü cevap, aslında üslubuydu. Şimdi CHP’nin “iktidar kurultayı” olarak tanımlanan bir süreçte, divan başkanlığı görevinin Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı’na verilmiş olması; hem parti açısından hem kent açısından sembolik değeri yüksek bir tercih olarak okunabilir.

ESKİŞEHİR’E YANSIMASI NE OLACAK?

Birincisi, açık bir gurur duygusu var. Sosyal medyada gördüğümüz yoğun ilgi, sokaktaki sohbetlerde karşımıza çıkan “Bizim başkan Ankara’da” cümlesi, bu gururun ilk yansımalarıdır.

İkincisi ise sorumluluktur. Çünkü böyle bir vitrine çıkan her isim, temsil ettiği kente de yeni bir ölçü koyar. Hizmetin çıtasını, siyasetin dilini, kucaklayıcılığın seviyesini sürekli yukarıda tutma zorunluluğu doğar. Eskişehir açısından baktığımızda, bu görev, “Zaten iyiyiz, böyle devam edelim” rehavetine değil; “Daha iyisini yapmalıyız” sorumluluğuna işaret ediyor.

Önümüzdeki günlerde, hem CHP içindeki yansımalarını hem de Eskişehir’de siyasetin bu yeni fotoğraftan nasıl etkileneceğini elbette konuşacağız, tartışacağız. Kurultayda alınan kararlar, ortaya konacak program, “şimdi iktidar zamanı” sloganının ne kadar somut politikaya dönüşeceği ayrı başlıklar.

Ama bugünden not düşmek gerekirse:
Ankara Arena’daki o kürsüde sadece bir divan başkanı görmeyeceğiz; Eskişehir’de ilmek ilmek örülen bir hikâyenin, Türkiye siyasetinin ana sahnesine taşınışını izleyeceğiz.

Ve bu hikâyenin devamını, hem CHP’nin hem Eskişehir’in kaderi açısından yakından takip etmeye değer olduğunu bilerek yakından takip etmeye devam edeceğiz.