Bir “Osmanlı gazetesi” Eskişehir’den Anadolu’nun acı seslerini, acı hakikatini duyurmaya devam ederken 1912 yılının baharında bu sefer başka bir sese -dikiş makinesinin sesine- yer vermişti sayfalarında. “Dünyanın En Birinci Dikiş Makineleri” başlığı altında bir ilan, dikiş makinesinin Türkiye serüveninden bir sayfayı aydınlatıyor meraklıları için. Bulgaristan göçmeni Türk bir tüccarın girişimiyle “Nauman” ve “Consi” marka makinelerin şubesi Eskişehir’de açılmıştır.

“Nauman” ve “Consi” Marka Dikiş Makineleri

Hamamyolu Caddesi Şumnulu Hacı Ahmed Efendi Mağazası’nda satılmaya başlanan dikiş makineleri için dönemin “Hakikat-Anadolu Sesleri” gazetesine ilan verilir. İlana göre adı geçen makineler, dünyanın her tarafında şöhret bulmuştur; her tarafta olduğu gibi şehrimiz ahalisince de rağbet gören ve takdir edilen markalardır bunlar. Hatta “Nauman ve Consi dikiş makineleri sair makinelere ez-her-cihet fâiktir.” ifadesiyle her yönden diğer makinelerden üstün olduğu vurgulanmaktadır.

Konuya dair yaptığımız literatür taramasında dikiş makinesi tarihçesinin 18. yüzyıla kadar geriye gittiğini gördük ve marka olarak 20. yüzyıl başlarında öne çıkan birkaç isimle karşılaştık. İlandaki “Nauman” ismi, kaynaklarda birebir geçmekle birlikte Osmanlı Türkçesi “Consi” şeklinde yazılan kelimeyle de İngiliz markası “Jones” kast ediliyor olabilir. Yahut da benzer başka bir markadır belki. Zira günümüzde de ünlü bir markayı çağrıştıran isimleri ürünlerde marka adı altında görmekteyiz.  

Markası ne olursa olsun, annelerimizin çeyizinde, evinde önemli bir demirbaştı dikiş makinesi. Osmanlı döneminde ülkemize adım atan bu makineler zamanla “her gelin kızın rüyası” hâline gelmişti çünkü.  Ve bu rüya ile büyürken çocukluğumuzun gecelerini dolduran sesiydi o.

(Dikiş Makinelerinin) Şubesi Eskişehir'de Hamamyolu'nda Şumnulu Hacı Ahmed Efendi Mağazası

Her Genç Kızın Rüyasıydı

Her genç kızın rüyasıydı. Şimdi uyandı genç kızlar o rüyadan. Her şey hazır ve tek tip artık… Bu yıl şu renk ve modeller “trendy” der birileri ve mağazalar onlarla dolup taşar. Öyle ki bazen modası geçmiş(!) ama sevdiğimiz bir modeli, eşyayı vs. arar fakat bulamayız. Bize sunulan sınırlı seçenekler arasında seçim yapmanın adına da “zevk”(!) deriz. Zevkler ve renkler tartışılmaz, zira “moda” karar kılmıştır çoktan. Hatta eşarpta dahi “sezon” ve “geçen sezon” tabirlerini ilk duyduğumda çok şaşırdığımı hatırlıyorum. Aradaki fiyat farkını duyunca donakaldığımı da... “İsraf” ve “şıklık” arasındaki kırmızı çizginin tam da kenarında duruyorken “Hangisinden istersiniz?” diye sormuştu satış görevlisi. “Tabi ki geçen sezon, hatta ‘daha daha’ geçen sezon varsa daha iyi olur!” dediğimi de hatırlıyorum. Aynı kalite ve benzer tonlara tonla para vermenin manası var mı?

Bir İcattan Öte Anlamları Var

Rengârenk bir rüyadan uyanmıştık. İcadı insanlık için önemli bir gelişme olan dikiş makinesi, bir icattan öte anlamlar yüklemişti kültür hafızamıza. Masurasına tutumluluğu sarmışız, iğnesiyle sabır ve emeğe dair sağlam dikişler atmışız. Elle çevrilen kolunda anneler mutfak masraflarını da döndürüyordu, ekmek teknesiydi bazen. Üretim vardı her şeyden önce. Bayramlık giysiler, nevresimler, perdeler… Herkesin kendi maharetini sergilediği, evinin ve giysilerinin kendine benzediği; kendi ruhunu, zevkini yansıttığı yıllardı. Eski kumaşların değerlendirildiği, bir parça bezin bile atılmayıp “kırk yama”nın tasarlandığı, her şeyin kıymetinin bilindiği zamanlardı.

İşte o zamanların da öncesinde, bütün bu anlam dünyasına kapıları açan, 1912 yılına ait bu ilanda bir davet dikkatimizi çekmişti. “Muhterem müşteriler bir defa olsun mağazaya teşrifleriyle makinenin mükemmeliyetini anlayacaklar”dır ilana göre. “Dikişleri hiçbir makinenin dikişi ile kâbil-i kıyas değildir. İşlemesi gayet serî ve latif”tir çünkü. Son derece iddialıdır mağaza sahibi. Muhterem müşterilerine -hiçbir makineyle kıyaslanamayacak kadar- sağlamlık, hız, kullanım kolaylığı ve rahatlığı vadeder.

İlandaki Dikiş Makinesi İllüstrasyonu

“Her Aile Kullanabilir”

İlanda bir cümledeki kelime dikkatimi çekti: “Alât ve edevâtı sırf çelikten mamul olup her ailenin kullanabileceği surette sadedir.” cümlesinde makinelerin dayanıklı parçalara sahip olduğunun yanı sıra onların kullanımıyla ilgili özelliği de vurgulanmıştır. Özel eğitim gerektirmeyen ve her ailenin kullanabileceği makinelerdir bunlar. Zira o dönemde başka bir dikiş makinesi markasının müşterilere ücretsiz kurslar verdiği bilgisine de ulaştık yaptığımız araştırmada. Ancak bu cümlede dikkatimi çeken yegâne kelime “aile”dir.

İlana “toplumsal cinsiyet” ekseninde baktığımızda dikiş makinesi reklamlarına dair ezberimiz bozuluyor. Toplum hafızasına “her genç kızın rüyası” olarak kazınan, modern reklamlarda dahi başında “kadın”ı gördüğümüz dikiş makinesi; bu ilanda “aile” vurgusu ile sunulmuş. Dönemle ilgili birçok sebebi olabilir fakat “aile” sözünün kucaklayıcı sıcaklığı yüreklerimizi ısıtıyor. 

Yeniden, Yine, Yeni Rüyalara!

Aslında ilana “çok uzun süre bozulmaz” ibaresini ekleyebilirlermiş. Yahut da “evladiyelik”… Nitekim annemin dikiş makinesi “Numan”, yakın zamana kadar çalışıyordu. Görselin yok denecek kadar az olduğu Hakikat gazetesinde asrın icadını temsil eden dikiş makinesi illüstrasyonu; o dönemde her “aile”yi heyecanlandırırken bugün de benim gibi dikiş makinesi sesiyle büyümüş, büyülenmiş zihinlerde çocukluk anılarını canlandırıyor. Ve artık bilgisayarlı, yazılımlı modelleriyle tasarımda, nakışta -hayal gücümüz kadar sınırsız- seçenekleriyle yeniden, yine, yeni rüyalarımızda neden olmasın!