Bu yazıya giriş yapmayı bile üç beş kez denedim!
Yazdım sildim, yazdım sildim…
Salgın hepimizi, herkesi etkiledi. Maddi ve manevi sıkıntılar verdi, veriyor.
Ölümler var…
İşini kaybedenler var…
Umutsuz olanlar, keyifsiz olanlar, endişeli olanlar…
Şöyle iki üç saat ‘piyasada’ gezdiğim zaman inanılmaz bi yorgunluk çöküyor üzerime. Kendimi ofise zor atıyorum. Uykuyla, dinlenmeyle geçmeyecek yorgunluklar sahibiyiz artık.
İki aydır yazmakta zorlanıyorum.
30 Nisan 2012’den beri köşe yazıyorum. İlk defa böyle oldu. Kelimeler, cümleler yan yana gelmek istemiyor. Gelseler bi yere gitmek istemiyorlar.
Kaç gündür yazıp yazıp siliyorum…
Çok etkin kullandığım Twitter’da bile üç dört gün tweet atmadığım oluyor. Twitter’da da yazıp yazıp sildiğim oluyor.
Kavgalara balıklama dalmıyorum artık…
Tartışmaları uzaktan izliyorum…
Gerginliklerden kaçıyorum…
İçinde bulunduğumuz ekonomik koşullar yazmamı zorlaştırıyor, hatta çoğu zaman anlamsız kılıyor. Temmuz ve Ağustos aylarında sadece iki üç yazı yazdığımı fark ettim.
İşsiz bir babanın, annenin okuma ihtimali yazmamı engelliyor!
Vakalar da artıyor. Herkes can derdinde…
Kimi hastanede, kimi evde…
Her gün çok yakınımızdan vaka haberleri almaya başladık. İşlerin daha kötü olacağına dair endişeler artıyor.
Evine asgari ücret götüremeyen meslektaşım yazmama engel oluyor.
Bu ortamda yazı yazmak gelmiyor içimden.
Yazmaya çalışıyorum, deniyorum ama sonunu getiremiyorum.
Yazıp yazıp siliyorum…
Sonuç olarak hayatın giderek zorlaştığı şu günlerde yazıp yazıp siliyorum…