Deniz Çağlar Fırat yazdı...

7 Kasım 2025 akşamı…

CHP Odunpazarı İlçe Örgütü tarafından dayanışma yemeği verildi. Yemeğe Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt, CHP İl Başkanı Talat Yalaz gibi önemli isimler de katıldı. Yemek oldukça eğlenceli ve hareketli geçti, hatta karşılıklı oyun havası eşliğinde oynandı. Ancak aynı saatlerde de Eskişehir'de yağmur yağdı, şiddetli yağan yağmur nedeniyle sel oluştu, hatta tramvay seferleri durdu.

Yani dün Eskişehir’de aynı saatlerde iki farklı tablo yaşandı: bir masada eğlenceli anlar, diğer tarafta bir caddede taşan sular… Duran tramvay seferleri… Bu iki sahne birleşince, ortaya doğal bir olayın ötesine geçen, siyaseten bol malzeme çıkarılabilecek bir “algı çatışması” doğdu.

Elbette ki; Odunpazarı CHP ilçe örgütü, dayanışma yemeğini haftalar öncesinden planlamıştı. Bu tür etkinlikler, parti içi bağları güçlendirmek, örgüt üyelerini motive etmek için yapılır. Ancak sosyal medyanın ve kutuplaşmış siyasi atmosferin hâkim olduğu bir dönemde, bir fotoğraf karesi bile hızla sembole dönüşebilir.

AKP’liler de bu fırsatı doğal olarak kaçırmadı ve sel sularının görüntüleriyle aynı anda yayılan “oyun havası” videolarını yan yana koyarak, “vatandaş selde boğuşurken CHP’liler eğleniyor” eleştirisini yönelttiler. Görünürde basit ama algı gücü yüksek bir mesajdı bu.

Çünkü siyaset artık sadece ne yaptığınızla değil, ne zaman ve nasıl göründüğünüzle de ölçülüyor.

Gerçek şu ki, yağmur aniden bastırdı. Dayanışma yemeği zaten önceden organize edilmişti, iptal edilebilmesi teknik olarak da, örgütsel olarak da mümkün değildi.

Olaya nasıl yaklaşırsak yaklaşalım şunu da asla unutmayalım; kamuoyu, genellikle “niyet” değil “görüntü” üzerinden hüküm verir.

Siyasetçiler, özellikle yerel yöneticiler, afet ya da kriz anlarında nerede olduklarına dair çok daha hassas bir algı yönetimi yapmak zorundalar.

Çünkü bu tür anlarda toplum, “yakınlık” ve “duyarlılık” görmek ister. Belki bir sel anında belediye başkanının eğlencede görünmesi, niyetinden bağımsız olarak tepki çekebilir.

Şu kesin ki insanlar ve toplum, zor anlarda dayanışma, empati ve öncülük bekliyor.

Bunun adı ister sel olsun, ister kuraklık, ister yoksulluk… Siyaset, o anda vatandaşın yanında olma refleksiyle ölçülüyor.

Bu tür durumlarda sadece başkanlara değil, onların çevresindeki iletişim kadrolarına da büyük görev düşer. Kriz anlarında bilgi akışını sağlamak, kamuoyuna doğru mesaj vermek, başkanın nerede ve ne yaptığını şeffaf biçimde duyurmak iletişim ekiplerinin asli görevidir.
Zamanında yapılan bir açıklama, hem yanlış algıyı önler hem de yöneticinin itibarını korur.

Gerçek dayanışma, sadece sofrada yan yana oturmakla değil; zor zamanda omuz omuza durmakla ölçülür.