Deniz Çağlar Fırat yazdı...

Odunpazarı Belediye Meclisi'nde AK Parti Grup Başkanvekili Mehmet Kepez'in "25 yıldır Sayın Büyükşehir Başkanınız Yılmaz Büyükerşen, hükûmetle hep kavga ede ede işte Eskişehir'i bu hale getirdi” şeklinde ilginç bir açıklaması oldu.

AK Parti Grup Başkanvekili Sayın Mehmet Kepez’in “...Eskişehir’i bu hale getirdi” ifadesi, kendi mahallesinde bir siyasi eleştiri gibi görünse de objektif baktığımızda ortaya konulan vizyonu ve emeği küçümseyen talihsiz bir saptamadır.

Çünkü Kepez'in "bu hale" dediği Eskişehir; tozu, çamuru, sanayi kirliliğiyle anılan bir Anadolu şehrinden, uluslararası ödüllerle tescillenmiş bir kültür, sanat ve turizm merkezine dönüşmüş, modern bir Avrupa kenti kimliğini kazanmıştır.

Bu dönüşümün hikâyesi ise, "kavga" ile değil, merkezi idarenin sistematik engellemelerine karşı verilen kararlı bir mücadele ile yazılmıştır.

Sayın Kepez’in ifadesiyle Büyükerşen kavga ede ede, Eskişehir’i bu hale getirmişse iyi ki de kavga etmiştir.

Sayın Kepez'in bu ifadeleri, Yılmaz Büyükerşen'in çeyrek asırlık belediye başkanlığı dönemini ve bu dönemde Eskişehir'in geçirdiği olağanüstü dönüşümü görmezden gelmek anlamına gelir.

Büyükerşen'in "kavga" olarak nitelendirilen mücadelesinin arka planında yatan, aslında merkezi idarenin yerel yönetimleri kısıtlayıcı tutumlarına karşı bir kentin hakkını savunma çabasıdır.

Eskişehir, Büyükerşen öncesinde "tozu, çamuru, suyu pis akan Porsuk Çayı ile anılan bir taşra kenti" olarak bilinirken, bugün Türkiye'nin ve hatta Avrupa'nın gıptayla baktığı, kültür, sanat ve bilimle anılan modern bir kent haline gelmiştir. Bu dönüşüm, çoğu zaman merkezi yönetimin desteği yerine, mali ve bürokratik engellemelere karşı verilen bir mücadele ile gerçekleşmiştir.

Eğer bir belediye başkanı, kentin geleceği için elzem olan projelerde (altyapı, ulaşım, çevre) merkezi yönetimin onayını almakta zorlanıyorsa veya kaynak transferinde adaletsizlik görüyorsa, bu duruma karşı çıkması bir kavga değil, kenti ve halkını savunma sorumluluğu anlamına gelir.

Hükümetin engellemeleriyle geçen bir çeyrek asırda, kentsel altyapıyı modernize eden, kültürel mirası ayağa kaldıran, tramvayı getiren, Porsuk’u temizleyen ve Eskişehir’i bir Avrupa kentine dönüştüren Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen, daha ne yapacaktı?

Büyükerşen’in belki de tek eksiği, kentine hizmeti "kavga" değil, "kent ve kentlilik hakkını savunmak" olarak göremeyen bir siyaset anlayışını değiştirememektir.

Eskişehir, Hoca'sının yaratıcılık ve direncini merkeziyetçi kısıtlamalara karşı bir kalkan olarak kullanmış ve bugün Türkiye’nin en yaşanabilir şehirlerinden biri olmuştur.

Bu, siyasete rağmen hizmetin en parlak örneğidir. Ve Türkiye’de eşi benzeri olmayan bir değişimin en öncül örneğidir. Eğer kavga etmekten kasıt buysa Büyükerşen iyi ki de kavga ede ede Eskişehir’i bu hale getirmiştir.