Deniz Çağlar Fırat yazdı...
Türkiye’de siyaset artık, fikirlerin ve programların değil; komplo teorilerinin, fısıltı gazetelerinin, anonim hesapların arenasına dönüştü. Ne yazık ki buna aklı başında, olgun, mantıklı insanların yenildiğini görmek de işin cabası.
Evet, CHP’nin 38. Olağan Kurultayı ile 21. Olağanüstü Kurultayı hakkında açılan davanın reddedilmesi, bu tabloyu bir kez daha gözler önüne serdi.
Haziran ayından bu yana bazı kesimler –özellikle CHP’ye yakın olduğunu iddia eden ya da yakınlaşma umuduyla siyaset kovalayan çevreler– kurultay sürecine ilişkin türlü senaryolar ürettiler. “Mutlak butlan”, “mahkeme iptal edecek”, “kurultay geçersiz sayılacak” gibi söylemlerle parti içi muhalefet psikolojisini körüklediler. Yetmedi, “Ekim Partisi” diye bir hayalet örgüt bile icat edildi; Ekrem İmamoğlu’nun adının kısaltmasından üretilen bu mizahî söylenti, bir süre sonra ciddi bir siyasal olasılık gibi dolaşmaya bile başladı.
Eskişehir’de ben tüm bunları duyunca, “Ben bunca yıl mağarada mı yaşamışım? Neler oluyor?” diye bile düşünmeden edemedim.
Ve nihayet bugün mahkeme kararını açıkladı, tüm iddiaların zemini çöktü.
MUHALEFETİN TÜM ENERJİSİ İÇERİDEN ÇÖKERTİLDİ
Ama bu kararın açıklanmasına kadar geçen süreçte yapılan manipülasyonlar, sadece partinin değil, muhalefetin bütün enerjisini tüketti. Siyaset üretmek yerine dedikodu üretildi; örgüt içi dayanışma yerine şüphe büyütüldü.
Kendini “CHP’li” ya da “CHP’ye yakın” olarak tanımlayanların artık bir karar vermesi gerekiyor: Ya siyaset üretimine, yerel kalkınma projelerine, eğitim, ekonomi, emek politikalarına kafa yoracaklar; ya da sonsuz bir “kulisten ibaret siyaset” döngüsünde kaybolacaklar.
Bunun altını çize çize söylüyorum…
Parti içi çekişmelerin, sahte belgelerin, kulis dedikodularının gölgesinde büyüyen bu kısır alan; gerçeğe hizmet etmiyor. Çünkü bilgi kirliliği, muhalefetin moral üstünlüğünü yok ediyor. Gerçeğin yerini “olasılıklar cumhuriyeti” alıyor.
CHP’liler bilsin ki gerçek değişim, “ne oluyor” sorusuna değil, “ne yapıyoruz” sorusuna verilen yanıtla başlar.
CHP’liler için artık üretmenin, proje konuşmanın, halkla bağ kurmanın, siyaseti bilgiyle inşa etmenin zamanıdır. Yoksa o çok konuşulan “mutlak butlan” sadece kurultayda değil, muhalefetin aklında gerçekleşmiş olacak.
Son söz olarak da CHP’den meclis üyesi olup da kişisel menfi çıkarlarının peşine düşüp sağda solda mahkemeden çıkmayan mutlak butlanı kafalarında yaşayanlar da kendine çeki düzen vermelidir. Öyle; binlerce parti emekçisinin saha çalışması, yüz binlerce CHP’linin oyuyla CHP sırasından meclis üyesi olup “mutlak butlan” arzusu peşine düşenler şapkayı önüne koyup düşünsün, hiç kimse gönül bağı ile bağlandığı partisinde kimseyi sırtında taşımaz.
Yarın kendileri için her şey çok farklı olabilir.