Eskişehir’in sessiz, kendi halinde bir köyüydü Yahnikapan.
Sabahları traktör sesleriyle uyanır, akşamları yıldızları sayardı köylüler.
Ama o sessizlik, meğer 14 yıldır bir sırrı saklıyormuş.
Bir kardeşin diğerini toprağa gömdüğü, yıllarca “şehirde yaşıyor” denilerek unutulan bir sırrı...

2011 yılında ortadan kaybolan Muharrem Kılınç için ailesi “başka şehre gitti” demişti.
Köyde kimse sorgulamadı, kimse sormadı.
Ta ki 2024 yılında yapılan bir kayıp başvurusuyla, Jandarma Suç Araştırma Timleri (JASAT) devreye girene kadar.
Aylar süren çalışmanın sonunda, Yahnikapan’daki bir evin bahçesinde battaniyeye sarılı bir ceset bulundu.
Kürek darbesiyle öldürüldüğü belirlenen kişinin, kayıp Muharrem Kılınç olduğu tespit edildi.
Ve en acı gerçek:
Fail, kendi kardeşiydi.

Yıllar boyunca “O şehirde, işi gücü var” denmiş.
Kimse yokluğuna, sessizliğine, izsizliğine takılmamış.
Köy gibi küçük bir yerde birinin 14 yıl boyunca yokluğu fark edilmemişse, bu sadece bir cinayet değil; bir toplumsal sessizliktir.
Komşuluk bağları, aile dayanışması, güven duygusu... hepsi o toprağa gömülmüş.
Yahnikapan olayı bize bir şeyi gösterdi:
Köy, sadece coğrafya değil; aynı zamanda vicdandır.
Ve bu vicdan, bazen suç kadar ağır bir sessizlikle kirlenebiliyor.

Bu olayda en çok sarsan detay, katilin kardeş olmasıydı.
Bir aile içi hesaplaşma, öfke ya da belki miras kavgası…
Ama gerekçe ne olursa olsun, kardeşin kardeşi toprağa gömmesi yalnızca bireysel bir suç değil; insanlık değerlerinin çöküşüdür.
14 yıl boyunca aynı havayı soluyup, aynı köyde yaşayıp bu sırrı taşımak...
Bu, sadece adli bir vaka değil, psikolojik bir çöküştür.

Bir soru sormak gerekiyor:
Neden kimse 14 yıl boyunca bu adamı aramadı?
Köyde, aynı evlerin, aynı gözlerin altında yaşanan bir kayıp nasıl olur da fark edilmez?
Bizler neden bazen “karışmayalım”, “belki gitmiştir” diyerek suça sessiz ortak oluruz?
Bu sessizlik, bazen suçun ortağı olur.
Çünkü susmak, bazen vurmak kadar öldürücüdür.

Yahnikapan’daki bu olay, sadece bir köyün değil, bir ülkenin aynasıdır.
Kayıplarımıza “nasıl olsa döner” demek yerine, sormalıyız:
“Nerede?”, “Neden sessiz?”, “Neden aramıyoruz?”
Bir toplumun vicdanı, kaybolan insanlarına duyduğu merakla ölçülür.
Yahnikapan’ın sessizliği kazmayla değil, cesaretle kırıldı.
Dilerim ki bir daha hiçbir köy, bir daha hiçbir kardeş bu kadar ağır bir sessizliği taşımaz.