1 Mayıs’ı geride bıraktık…
1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü…
İşi olan bayram etti! Aldığı ücrete, çalışma koşullarına falan bakmaksızın…
Özel günlerde yönetici kesimin mesaj yayınlaması adettendir. Bazı mesajlar sağdan-soldan cümlelerle yazılır. Gugıl’dan yardım alınır, yayınlanan önceki mesajlara falan bakılır…
1 Mayıs’ta da öyle oldu…
Emek ile, işçi ile, alın teri ile ilgisi olmayan kimselerin sıradan mesajlarını okuduk. Sene boyunca emeğe saygı duymamış, işçiyi görmemiş bazı yöneticiler de mesaj yayınladı.
Kötü örnek oldukları için onlarla fazla vakit kaybetmeyelim.
Biz Tepebaşı’na gidelim...
Ahmet Ataç’ın Tepebaşı’na…
7’den 70’e herkesin ürettiği Tepebaşı’na…
Ataç’ın yıllar öncesinden başlattığı bir emek hareketi var Tepebaşı’nda.
Kadınlardan başlandı…
Beldeevleri aracılığıyla meslek kazandırıldı. Kadınların yeteneği ve emeği, ürünlere dönüştü.
Üretmek yetmiyordu!
Satılması gerekiyordu. Pazar yerleri kuruldu, kadınlar teşvik edildi. Hanımeli Sokağı böyle doğdu. Tepebaşı’nda herkes üretmeliydi, çalışmalıydı...
Gökkuşağı Kafe’ler geldi hayatımıza…
Zihinsel yetersizliği olanlar da üretmeliydi. Montaj Atölyesi böyle doğdu…
Yine Hacı Seyit’te Mutfak Atölyesi açıldı…
Üretici kadınlar için üç ayrı noktaya pazarlar kuruldu. Taze, organik ürünlere ulaştığımız Kadın Üretici Ürün Satış Noktaları ile tanıştık…
Çiftçilere, hayvancılık yapanlara yardım edildi. Geziler, toplantılar… Kırsal üretim desteklendi… Türkiye’nin ilk Çoban Festivali Tepebaşı’nda yapıldı.
Üreten desteklendi…
Sakintepe’ye soğuk hava deposu yapıldı. Emekler zayi olmasın diye…
Artık dünyanın bildiği Pişmiş Toprak Sempozyumu da emeğe saygı duruşudur.
Daha fazlası var elbette ama derdimi anlattım sanıyorum.
Tepebaşı, emeğe saygı duyulan bir yer. Herkesin üretmesi için, her kesimin kazanması için hizmet ve projeler üretilen bir yer. Ve bunlar yıllardır yapılıyor…
İşte o nedenle “Konuşsana Ahmet Ataç” diyorum. 1 Mayıs’ta konuşmayı en çok Ataç hak ediyor.