Birilerini yine telaş sardı.
Sosyal medyada aynı cümleler, aynı aşağılayıcı üslup, aynı korku dili dolaşıyor…
Sebep ne mi?
İmam Hatipliler yine başarıyı yakaladı.

Bu yılki üniversite sınavında, Anadolu İmam Hatip Liseleri’nden öğrenciler ciddi dereceler elde etti. Sadece bireysel başarılar değil; kitlesel bir yükseliş yaşandı. Bazı okullar ilk 100’e birkaç öğrenci sokarken, çok sayıda İmam Hatipli genç binlerce kişinin arasında üst sıralarda yer aldı.

Bu başarı öyle “şansa” açıklanacak türden değil.
Bu başarı, ter dökülmüş, dua edilmiş, dirayetle çalışılmış bir emeğin neticesi.

Ama gelin görün ki, yıllardır alıştığımız manzara yine sahnede:
İmam Hatipli başarılıysa, birileri rahatsız oluyor.
Görmezden gelmeye, küçümsemeye, itibarsızlaştırmaya çalışıyor.
Aynı zihniyet, aynı dert:
“Bu çocuklar nasıl olur da bu kadar iyi yapar?”

Katsayıyı Kaldırıldı, Ama Kin Katsayısı Hala Yüksek

1998 yılında başlatılan katsayı uygulamasıyla İmam Hatiplilere eğitim üzerinden barikat kuruldu.
Amaç belliydi
İnandığı gibi yaşayan gençleri sistem dışına itmek.

Bugün o katsayı zulmü kaldırıldı, evet.
Ama zihniyet değişti mi? Hayır.
Fiziksel engeller bitti, psikolojik ve ideolojik barikatlar hala sürüyor.
Bir nesli, hala okuduğu okul yüzünden aşağılamaya çalışan bir akıl var karşımızda.

Korkmayın, Bu Çocuklar Bu Toprağın Çocukları

İmam Hatipler bu ülkenin kıyısında köşesinde kalmış kurumlar değil.
Bu milletin özüdür, omurgasıdır, vicdanıdır.
O okullardan çıkan çocuklara öcü gibi bakmak, bu milletin kendi evladından korkması demektir.

Bugün başarı elde eden İmam Hatipli gençleri “şüpheyle” izleyenlere şunu hatırlatmak gerekiyor:
Bu çocuklar kimsenin makamında, rantında, ideolojisinde değil; bu milletin kalbinde yetişti.
Ve milletin duasını alarak yürüyorlar.

Eğer hal bu başarıyı kabullenemiyorsanız, mesele İmam Hatip değil; sizin hazımsızlığınızdır.
Eğitim üzerinden kimlik kavgası yaparak bu ülkeye hiçbir iyilik yapılamaz.

Benim Mücadelem de Bu Hikâyenin İçinde

Ben de 2008 yılında İmam Hatip Lisesi’ni tercih ettiğimde, daha ilk adımda hissettim o dışlayıcı bakışları.
“Sen akıllı çocuktun, niye orayı yazdın?” diyenler, “Oradan ne çıkacak ki?” diye burun kıvıranlar çok oldu.
Oysa ben, günü kurtarmak için değil; davamın izini sürmek, ideallerime sadık kalmak için bu yola girdim.

Benim için bu okul, sadece ders zili çalan bir bina değildi.
Burası bir duruşun, bir kimliğin, bir mücadelenin adresti.
Burada sadece bilgi değil, sabır öğrendik.
Burada sadece sınav çözmedik, önyargılarla da savaştık.

Bize “başaramazsınız” dediler.
Ama biz, sadece derslerde değil, bu kirli önyargılara karşı da direndik.
Yeri geldi sessiz kaldık, yeri geldi susturulduk… ama vazgeçmedik.
Çünkü bu mücadele yalnızca benim değil;
bu ülkenin kendi evladını yeniden tanıma mücadelesiydi.

Ama o gün de bugün olduğu gibi, bazıları bu tercihi anlayamadı.
Hatta sırf İmam Hatipliler tercih ediliyor diye, diğer meslek liselerini de itibarsızlaştırdılar.
Bu ülkenin evlatlarını birbirine kırdırmak pahasına her alana kinlerini bulaştırdılar.

“Her şey geride kaldı,” diyorduk.
“Artık bu tartışmalarla uğraşmayız,” diye umut ediyorduk.
Ama görüyoruz ki aynı kirli zihin, aynı tavır yeniden karşımıza dikildi.

Planlı mı bilmiyorum, bilinçli mi emin değilim…
Ama bildiğim bir şey var:
Bu tutum, kutuplaşmadan başka hiçbir şeye hizmet etmiyor.


Ve Son Sözümüz, Hepimize:

Bu ülke, sadece bir kesimin değil; hepimizin vatanı.
Ne okul isimleriyle, ne fikirlerle, ne geçmişle ne de tercihlerle kimse ötekileştirilemez.
Çünkü gerçek özgürlük; farklılıkların kavga sebebi değil, zenginlik sebebi olduğu bir iklimde mümkündür.

İmam Hatiplisiyle, Fen Liselisiyle, Meslek Liselisiyle…
Bu ülkenin gençleri birbirine rakip değil, omuzdaş olmalı.
İdeolojiler fikirle konuşmalı, kinle değil.
Eğitim; çocukların sırtında taşınacak bir yük değil, herkesin eşit fırsatla erişebileceği bir haktır.

Gelin artık bu ülkenin evlatlarını etiketlerle değil, emekleriyle değerlendirelim.
Gelin, duaların karşılığı olan başarıları alkışlayalım.
Gelin, kimsenin kimliğini eğitimin önüne engel olarak koymayalım.

Çünkü bu ülkenin geleceği;
hak edenin yükseldiği,
çalışanın takdir edildiği,
inananın dışlanmadığı,
ve en önemlisi;
herkesin onuruyla, özgürce yaşayabildiği bir ülke olduğunda inşa edilecek.

Bunu birlikte başaracağız.
Çünkü bu vatan, hepimizin.