Sahte diploma, sahte psikolog, sahte ehliyet, sahte akademisyen… Sahte…
Yapay zeka, yapay ilişki, yapay duygu, yapay insan… Yapay…
Bunlar son dönemin sıkıntıları…
Kalitesizlik de son yılların en büyük sorunu. Garsondan hostese, şoförden reyon görevlisine… Siyasetten politikaya, futboldan medyaya… Kaliteli iş bulmak, düzeyli insan görmek, dört dörtlük hizmet almak giderek zorlaşıyor. Bu durumu büyük ölçüde alınan maaşlara bağlanıyor. Biraz haklılık payı var ama tamamen katılmak mümkün değil. Kalite insanın içinden gelir!
Politika…
Kaliteli politika yapan insanların sayısı azaldı. İşte tam bu nedenle Dündar Ünlü görevi bırakalı yedi yıl olmasına rağmen unutulmuyor. Durup durup örnek veriyoruz.
Dile kolay yedi yıldır yok. Ama bir tat bıraktı, bir seviye, bir duruş… Ve günün sonunda bir kalite.
Yüz yıllık bir marka gibi… Nerede ne zaman ne yapacağı, kime cevap vereceği belliydi.
Önünde duran ikram şekerini kimin alacağı bile belliydi. Öyle tapu müdürüne gidip ben ilçe başkanıyım, çevre müdürüne gidip yürütmeyim… Bunları kimse aklından geçiremezdi. Dediğim gibi sınırları net çizilmiş kaliteli bir politika…
Dündar Abi’miz giyinmesini iyi bilir, adaba usule uygun davranırdı. Mesela her röportaj teklifini kabul etmezdi. Çünkü bilirdi; ne konuştuğun kadar önemlidir kime konuştuğun!
Kaliteli olmak zor. Çünkü parayla pulla da ilgisi yok. Okumuş olmak da yetmiyor.
Büyükelçi olup kaliteli olamayabilir, muhtar olup kaliteli olabilirsiniz.
Bu konuda her zaman verdiğim bir örnek var.
Orhan Pamuk, Nobel aldıktan sonra kitap çıkardı. Ünlü yazar, kitabın tanıtımı için kanal kanal, gazete gazete ‘gezmeye’ başladı. Bir üç beş derken Ahmet Hakan dayanamamış ve ‘’Biri Orhan Pamuk’u uyarsın… Nobel alan bir yazar yeni kitap yazdığı zaman bir cümlelik tanıtım yapılır; Nobelli yazardan yeni kitap! Öyle kapı kapı gezmesine gerek yok’’ demişti.
Nobelli yazardan yeni kitap…
Bu kadar, bir cümle, küçük bir not…
Sahte elbette kötü, yapay da öyle… Kalitesizlik de çok önemli bence.