Cihan Yıldırım yazdı...
Yılmaz Hoca, ‘veda’ konuşmalarından birini daha yaptı! 19 Ekim 2025’te, CHP İl Kongresi’nde… Büyükerşen konuşmasının büyük kısmında CHP’lilere seslendi… Hakkınızı helal edin dedi, bol bol teşekkür etti, partinize sahip çıkın dedi, hatta özür bile diledi…
Şu sözler Hoca’ya ait: “Hayatta olduğunuz sürece, bazı kişilerin yaptığı gibi partinizden uzaklaşmayın. Kendinizi var eden, emeğinizin, tutkunuzun simgesi olan partinizin bir üyesi olarak kalın. Göğsünüz her nefes alıp verdikçe, yakanızdaki altı ok rozetiniz de onunla birlikte inip kalksın, dalgalansın.”
CHP, Yılmaz Hoca döneminde zaferden zafere koştu… Öte yandan CHP’liler Hoca döneminde gördüğü ‘kötü muameleyi’ hiçbir dönemde görmedi. Yine CHP kurumsal kimliği hiçbir dönemde bu kadar yara almamıştı. Madalyonun iki yüzü misali…
Yılmaz Hoca, 2011 yılında CHP’ye katıldı. Katılım yeri Eskişehir’di. Porsuk Spor Salonu… O bile tartışma konusu olmuştu. Ankara’ya gitmedi, Genel Başkan’ı ayağına çağırdı dendi… Yine o gün salonda açılan ‘ön seçim isteriz’ talepleri de hiçbir zaman karşılık bulmadı.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Hocam Eskişehir size emanet” sözleri o gün yaşananları özetliyordu. Genel Başkan, Eskişehir’i örgüte, il başkanına, vekillere ya da üyelere delegelere değil bir kişiye emanet ediyordu.
Hoca’ya bir nevi ‘vur kır parçala bu maçı kazan’ deniyordu. Allah var Hoca da vurdu, kırdı, parçaları o seçimleri aldı. Ama kırıp parçaladığı sadece AK Parti olmadı! CHP ve CHP’liler de fazlasıyla nasibini alacaktı.
Büyükerşen, partiler üstü biriydi! Adeta partisizdi… Bu sadece CHP’ye özgü bir durum değildi. DSP dönemi de öyleydi…
Hoca partiyi, partilileri pek sevmezdi.
Seçimden sonra parti rozetini çıkarırdı diyemiyorum çünkü parti rozetini hiç takmadı.
Hoca seçimi, seçimleri kazandığı içi ne yapsa haklıydı! Günün sonunda ‘tek adam’ olmuştu… Çünkü kazanıyordu ve Hoca ne derse yapılmalıydı. Genel Merkez’in Hoca’ya direnecek gücü yoktu.
Şimdi, Hoca’nın 19 Ekim’de yaptığı ve benim ‘günah çıkarma’ diye adlandırdığım konuşmayı abartılı bulanlar olabilir. Ama o günleri yaşayanlar Hoca’nın neden böyle konuştuğunu çok iyi biliyor.
Hoca CHP’ye seçim kazandırdı ama kaybettirdikleri de oldu.
Belediye başkanı, milletvekili ve meclis üyesi listelerinde etkili oldu. Burada kriteri elbette ‘uyumlu’ çalışacağı kimselerdi… CHP’nin seçim üstüne seçim kazandığı dönemde CHP’liler siyaset yapamaz, politika üretemez oldu.
Yılmaz Hoca’nın prens ve prensesleri boy gösterdi her yerde…
Hoca, CHP’ye gitmedi… Hoca, CHP’nin önünden geçmedi… Hoca, CHP ile ilgilenmedi… Hoca, CHP’lileri bir yere getirmedi…
CHP Milletvekilliği yapan Cemal Okan Yüksel’in “99’dan sonra kim, hangi yöntemle seçildiyse bende o yöntemle seçildim” cümlesi geride kalan yılları özetliyordu. Yüksel, Hoca’nın avukatı ve komşusuydu… CHP’li olmamakla eleştirilmişti… Yüksel’in cevabı herkesi susturmuştu!
CHP’li olmak, partiye emek vermek, partinin ilkelerini benimsemek, tabanda karşılığı olmak falan işe yaramıyordu. Önemli olan Hoca’ya yakınlıktı… Kimse üyeye, delegeye, il başkanına sormazdı… Bir şey olmak isteyenin Hoca’yı ikna etmesi gerekirdi.
Ve günün sonunda CHP çok evladını kaybetti… Partinin gelenekleri, ayarları bozuldu. Erman Göletler, Vedat Alpler, Sinan Özkarlar, Garip Yıldırımlar… Nice devedişi gibi CHP’liler… O salonda olmayıp ama Hoca’nın helalleşmesi gereken çok isim var.
Hoca, o konuşmayı boşa yapmadı! Çünkü en iyi kendisi biliyor CHP’ye neler yaptığını, CHP’lilere neler yaptığını… Haklı ya da haksız… Bu soru artık tarihin yanıt vereceği bir soru…
Ama artık Hoca yok… Kendine güvenen siyaset yapacak CHP’de… Belki ön seçim olacak… Üyeyi ikna eden hayallerine ulaşacak.
Hoca ve CHP üzerine 100 yazı yazılır, 100 gün konuşulur… Her şeye rağmen konuşmasını ‘samimi’ buldum. Şu an gücü elinde tutanların ders alması lazım…