1999’da Niğde’de Radyo-Televizyon öğrencisiyim. Şiir okuduğu için mahkum edilen Recep Tayyip Erdoğan’ın kenti ziyaret edeceği söylendi. Küçük bir balkondan toplanan kalabalığa hitap etti.
O gün, orada Erdoğan’ı ‘öfkeyle’ dinlemiştim. Meseleyi ‘demokrasi/seçilme’ üzerinden değil de ‘bizden olan birine yapılan haksızlık’ olarak görmüştüm. Öfkemin nedeni buydu…
İlerleyen yıllarda demokrasiyi ‘anladıkça’ öfkem daha da arttı!
Ve 23 yıl sonra…
Saraçhane’deyim…
Yine İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı…
Yine mahkum edilmek isteniyor… 23 yıl öncesinin tabiriyle ‘muhtar bile yapılmak’ istenmiyor! Siyasi yasak söz konusu…
İstanbul’u alana illa bi ‘ceza’ veriliyor!
Ekrem İmamoğlu’na destek buluşması yapılıyor. Meslektaşım Soner Uçak ile birlikte etkinliği takip ediyorum.
Alanda bulunan herkeste ‘tarihi bir ana tanıklık’ ediyormuş hissi vardı. Kitle çok heyecanlıydı… İlerleyen saatlerde bu heyecan yerini başka duygulara bıraktı.
Sunucunun 1 saat 20 dakika konuşması heyecanı düşürdü. Zaman zaman tepki bile topladı… Ekrem İmamoğlu’nun konuşması vasatın bile çok altındaydı! Morali ve enerjisi bir önceki gün gibi değildi!
Ülkeyi yönetmeye talip birinin ‘sunuculuk’ yapması falan gibi garip şeyler yaşandı… Altılı Masa liderlerini sahneye İmamoğlu anons etti.
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun “sıkıcı konuşması” enerjiyi iyice düşürdü. “Söyleyeceklerimi 11 maddede özetleyeceğim” diyen Kılıçdaroğlu ‘duygusuz’ gibiydi…
Öfke, heyecan, mutluluk… Yüzünde ve konuşmasında bunların hiçbiri yoktu. 1-A sınıfından Kemal Kılıçdaroğlu gibiydi… Metnini okudu ve hızlı bir iniş yaptı. Düğüne zorla getirilmiş ‘kayınço’ gibiydi…
Ardından Altılı Masa liderleri konuşmaya devam etti. Aylardır söyledikleri şeyleri tekrarladılar… Apartman yönetimi toplantılarındaki heyecanın bile çok gerisine düşüldü.
23 yıl önce Erdoğan’a haksızlık yapılmıştı. Mağdur edilmişti… Evet, Erdoğan da bunu avantaja çevirmek istedi. Yoksa ne işi vardı Niğde’de! Erdoğan’ın mağduriyetinde samimiyet ve sahicilik vardı.
23 yıl sonra İmamoğlu’na haksızlık yapıldı. Mağdur edildi… Evet, İmamoğlu da bunu avantaja çevirmek istiyor. Fakat İmamoğlu’nun mağduriyetinde şov var, pazarlama var, gösteriş var, adeta sevinç var!
Mağduriyet gibi saf, tertemiz bir şeyi ‘pazarlamaya’ çalışırsanız ortaya böyle ucube bir şey çıkar.
O gün, orada olan insanlar evlerine, iş yerlerine bir inançla, öfkeyle, motivasyonla dönmedi bana kalırsa… Kötü bir tiyatro gösterisi izletildi! O buluşmaya hiç gerek yokmuş…
Sadece iktidar değil CHP ve Altılı Masa’nın bileşenleri de İmamoğlu’na ‘eziyet’ ediyor! 
Saraçhane’ye gelenler arasında Eskişehir’den isimler de vardı… Yılmaz Büyükerşen, Utku Çakırözer, Ahmet Ataç, Kazım Kurt, Recep Taşel, Uğur Tepe, Erdal Şanlı…
Büyükerşen ve Ataç aynı gece İstanbul’a gitmişti. Alanda da ayrılmadılar… Yılmaz Hoca’ya olan ilgiye bir kez daha şahit olduk. Evet, bunu biliyoruz zaten… Hoca, yurt içi yurt dışı nereye gitse pop star gibi karşılanıyor.
Ama bu sefer farklıydı… Konuşmalar başlamadan önce büyükşehir belediye başkanları anons edildi. Onlar da halkı selamladı… Hoca’nın ismi söylenince büyük bir alkış ve tezahürat tufanı koptu. Arkamdaki kişilerin ‘Büyükerşennnn’ diye bağırdıklarını duydum. Fotoğraf çektirmek için kırk takla atanları saymıyorum.
Hoca’dan sonra en çok alkışı Mansur Yavaş ve Zeydan Karalar aldı. Sonrasında da Hoca’ya başkanların, parti üst düzey yöneticilerinin, basının ve halkın ilgisi devam etti.
Hoca’ya olan ilgi ve alakayı görünce 2007, 2014 ve 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde isminin aday olarak geçmesi (2014’de son anda vazgeçildiğini biliyoruz) geldi aklıma…
Dönüş yolunda iki cümle kurdum…
Yılmaz Hoca bir numara…
Ne olacak bu Ekrem İmamoğlu’nun hali…