Çiğdem Arıman yazdı...
YKS tamamlandı… Tüm öğrencilerin gönüllerindeki ve hak ettikleri üniversitelere yerleşmelerini yürekten diliyorum.
Sektörde 19 yıldır aktif olarak çalışan biri olarak, bu dönemde üniversiteye hazırlanan ya da yeni üniversiteye başlayan genç arkadaşlarıma bazı deneyimlerimi ve gözlemlerimi paylaşmak istiyorum. Çünkü itiraf etmeliyim ki; benim bile ön göremediğim, çok farklı bir gelecekle karşı karşıyayız.
Dünya ciddi bir dönüşüm sürecinden geçiyor. Artık “konforlu” kararlar verebildiğimiz günler biraz geride kaldı. Küresel ölçekte yaşanan sıcak ve soğuk savaşlar, iklim değişiklikleri ve baş döndürücü hızda ilerleyen teknoloji; hepimizi ayakta kalmaya ve bu değişim içinde kendimize sağlam bir yer edinmeye zorluyor.
Bu yazımda özellikle teknolojik dönüşüme, daha özelde ise yapay zekâya değinmek istiyorum. Aslında bu zamana kadar hepimiz birer “yapay zekâ” gibiydik. Okulda, iş yerlerinde, hayatın her alanında üretmek, öğrenmek ve gelişmek için büyük mücadele verdik. Benim öğrencilik dönemimde “bilgi” en kıymetli şeydi. Hocalarımız hep “bilmek önemlidir” derdi. Bilgiye ulaşmak zordu ve bilgiye sahip olmak bir ayrıcalıktı.
Bu yüzden mühendislik, mimarlık, tıp ya da hukuk gibi meslekler bir dönemin en değerli seçimleriydi. Ailelerimiz bizi bu meslekleri edinmemiz üzerine yönlendirirdi. 1986 doğumluyum. Benden önceki kuşak bu alanlarda çok iyi yerlere geldi, benim yaş grubum da birçok başarıya imza attı. Ancak artık üniversitede okuyan, yeni mezun olan ya da üniversiteye girmeye hazırlanan gençler için durum biraz farklı…
Çünkü artık sizden çok daha fazla bilgiye sahip, analiz edebilen, karşılaştırma yapıp en doğru içeriğe saniyeler içinde ulaşabilen sistemler var: Yapay zekâ. Bu dönüşümün farkında olmak önemli. Eğitime önem veren bir anne ve iş dünyasında deneyimli biri olarak, artık kızıma şu soruyu sorarken buluyorum kendimi: “İyi bir kuaför ya da yetenekli bir aşçı mı olsan?” Evet, belki şaşıracaksınız ama artık herhangi bir üniversitede herhangi bir bölümü okumanın tek başına büyük bir anlamı kalmadı. Elbette Türkiye’de çok değerli üniversiteler var ve buralarda eğitim alıp dünya insanı olabilen gençler her zaman hedeflerine ulaşacaktır. Ancak bu sayı oldukça sınırlı.
Bu nedenle genç arkadaşlara naçizane tavsiyem: Zaman kaybetmeyin. El becerileriniz, yetenekleriniz varsa çok şanslısınız. Yoksa da geliştirmek için bugünden başlayın. Çünkü üretim alanlarında makine, inşaat, endüstri, fabrika gibi sahalarda hatta evlerimizde sizlere, yani usta ellere çok ihtiyacımız var.
İstesek de istemesek de kurumlar, işletmeler, yapay zekâya daha fazla yer açmaya başladı. Çünkü insan kaynaklı hata ihtimali azalıyor, insan çalıştırmanın maddi ve manevi yükleri ortadan kalkıyor. Bu kaçınılmaz bir süreç. Ancak yaratıcı olursanız, fark yaratırsanız, bu değişimin tam ortasında yer alabilirsiniz.
Bu konu çok uzun sevgili gençler… Ülkemizin sizin yeteneklerinize, üretimlerinize, özgün fikirlerinize çok ihtiyacı var özellikle de bugünlerde.
Size, buraya küçük ama güçlü bir motto bırakıyorum:
Her gün en az 3 şey üretin.
Sevgilerimle.