Okuma ve yazma deyince, bir toplum içindeki kişilerin bu faaliyeti sadece alfabeye dayalı olarak yapabildikleri akla gelmektedir.

Ancak, günümüzde hızla aratan, değişen ve ulaşılabilir olan bilgilerden yararlanabilmek için sadece okuma ve yazma yetisine sahip olmak yeterli değildir.

Bu durum, alfabeye dayalı “okuma ve yazma” ile “okuryazar” kavramları arasındaki anlamın giderek farklılaşmasını gündeme getirmektedir…

Başka bir deyişle, çağımızda bilgi ve iletişim teknolojilerinde yaşanan gelişmeler yeni bir “okuryazarlık” kavramlarının ortaya çıkmasında belirleyici olmuştur.

Böylece, sadece alfabeye dayalı okuma ve yazma yeteneği değil, kişinin dinleme, konuşma, okuma, yazma ve aritmetikle ilgili bilgi ve becerilerini hayatın her safhasında etkin, yaygın ve fonksiyonel bir biçimde kullanabilmesi anlamına gelen “işlevsel okuryazarlık” kavaramı ortay çıkmıştır.

Çünkü günümüzde ihtiyaç duyulan yeni insan tipi, okuma ve yazma yoluyla elde ettiği bilgileri anlayabilen, yeni bilgiler üretebilen ve uygulayabilen kişilerdir…

Ülkemizde ise alfabeye dayalı okuryazarlık oranı yüzde 97,4 iken, 78 OECD ülkesinden öğrencilerin kendi dillerinde “okuma anlama (işlevsel okuryazarlık)” seviyelerini ölçümlemek için yapılan PISA-2018 sınavında Türkiye 41. sırada yer almaktadır.

Bu sayısal veriler değerlendirildiğinde, sanırım iki okuryazarlık kavramı arasındaki fark daha iyi anlaşılmaktadır…

Fakat, artık işlevsel okuryazarlığın da ötesine geçen, konuşulan ya da sunulan metinleri olduğu gibi kabul etmek yerine sorgulama, analiz etme ve eleştiri yapabilme kabiliyetini de içeren “eleştirel okuryazarlık” kavaramı gündeme gelmiştir.

Şimdilerde okuryazarlık kavramı hala kendini aşarak kapsamı genişlemeye devam ediyor…

Örneğin; finans okuryazarlığı, ekoloji-çevre, teknoloji, bilgisayar, medya, sanat, tarih ve hukuk okuryazarlıkları vb. gibi…

Elbette bu “yeni okuryazarlık” kavramları, kişinin bir konuda profesyonel olmasını değil, farklı alanlarda üretilen ürün ya da bilgileri anlayabilme, izleyebilme, kullanabilme ve eleştirebilme kabiliyetine atıf yapmaktadır.

Çünkü, kişilerin kendi profesyonel/uzmanlık alanları/işleri dışında farklı konularda okuryazar olmaları, bir ülkenin/şehrin insani gelişmişlik düzeyinin en önemli göstergelerinden biridir.

Çözüm mü? Hangi düzeyde eğitim-öğretime sahip olursak olalım, “yaşam boyu öğrenmeye” devam…