Cihan Yıldırım yazdı...

Son günlerde Büyükşehir Belediye Meclisi’nde AK Parti ve Cumhuriyet Halk Partisi gruplarının temsilcilerinin yaptığı açıklamalar; yaşadıkları zorluklar, yeterlilikleri ve yetersizlikleri üzerinden yoğun biçimde tartışılıyor. Konuya isim isim girildiğinde elbette detaylı değerlendirmeler yapılabilir. Ancak tabloya grup olarak bakıldığında, hem profesyonel siyasetçiler hem gazeteciler hem de kamuoyu nezdinde iki grubun da genel anlamda yetersiz bulunduğunu söylemek yanlış olmaz.

Cumhuriyet Halk Partisi grubunda söz alan, grup adına konuşan isimler fark yaratamıyor, gündem belirleyemiyor. AK Parti grubunda ise bırakın ofansif bir siyaset üretmeyi, savunma reflekslerinin dahi sağlıklı çalışmadığını; adeta “gol üstüne gol yediklerini” görüyoruz.

Oysa çok değil, bir önceki döneme gittiğimizde CHP grubunda İbrahim Arslan ve Aydın Ünlüce gibi isimler öne çıkıyor, fark yaratıyor ve gündemi belirliyordu. Hatta milletvekillerinden bile daha etkili bir meclis performansı sergilediklerini söylemek abartı olmaz. Üstelik Yılmaz Büyükerşen’in yönettiği bir mecliste bunu başarabilmek, bugünkü tabloyla kıyaslandığında çok daha zorken…

AK Parti grubunda ise o dönemde gündem belirleyen, mecliste ağırlığı hissedilen bir isim vardı: Murat Özcan.

Murat Özcan demişken… Beş yıl boyunca hem Odunpazarı Belediyesi’nde hem de Büyükşehir Belediyesi’nde grup başkan vekilliği yapmış; bu görevi siyasi nezaket, bilgi ve birikime dayalı bir üslupla yürütmüş bir isimden söz ediyoruz. Ancak tüm bu deneyimine rağmen, AK Parti tarafından yeterince değerlendirilemedi.

Oysa grup başkan vekilliği, siyasette basit bir ara durak değildir. Bu görev, bir sonraki dönemde ilgili belediyenin başkan adaylığına giden yolun en doğal basamaklarından biridir; öyle de kullanılmalıdır. Çünkü grup başkan vekili, bütçesine hâkim olduğu, icraatlarını denetlediği, muhalefetini yaptığı ve gerektiğinde projelerini desteklediği belediyeyi yönetmeye en yakın isimdir.

Ne var ki Eskişehir AK Partisi, kelimenin tam anlamıyla bir “kadro öğütücü”ye dönüşmüş durumda. Murat Özcan, aday adaylığı başvurusu yapmasına rağmen değerlendirilmezken; aynı dönemde onun karşısında yer alan İbrahim Arslan bugün milletvekili olarak siyaset arenasında yer almaktadır. Belki de tam da bu nedenle, Eskişehir AK Partisi’nin neden kaybettiğini; Eskişehir CHP’sinin ise Türkiye koşullarına, Recep Tayyip Erdoğan realitesine rağmen nasıl kazandığını anlamak mümkün oluyor.

Bugün gelinen noktada ise AK Parti’nin Büyükşehir Belediye Meclisi grup başkan vekilinin içine düştüğü durum, yaşanan ve yaşanması muhtemel hezimetin adeta bir özeti gibi. Bilgiye ve belgeye dayanmayan, yalnızca konuşmak için konuşan bir grup görüntüsü hâkim. Üstelik karşılarında etkin bir çıkış yapabilecek güçlü bir CHP grubu da yokken…

Bu tabloda Ayşe Ünlüce, neredeyse tek başına süreci yönetiyor ve bunu yaparken yorulmuyor bile. Siyasi nezaketi, bilgiye ve belgeye verdiği önem; karşısındakiler hazırlıksız yakalandığında onları zor durumda bırakmasına fazlasıyla yetiyor.

Meclisteki asıl sorun belki de tam olarak burada yatıyor: Sessiz kalanlar, hazırlıksız konuşanlar ve bu boşlukta oyunu tek başına kuranlar…