Geçen hafta ülkemizin en önemli gündem maddelerinden birisini maalesef Emine Bulut'un boşandığı erkek tarafından 10 yaşındaki kızının yanında katledilmesi sonucu bu cinayetin kamuoyunda infial yaratması ile kadın cinayetleri üzerine yaşanan tartışmalar oluşturdu.Bu tepkinin ardından yeniden cezaların azlığı/çokluğu tartışılarak sonuç olarak yine en kolayını ;  kadın ve aileyi koruyan kanunları suçlayıp, belirli bir süre sonra yine bu konunun gözden kaybolduğunu üzülerek hep birlikte izledik.  

Ülkemizde belirli sürelerle tartışma konusu  olan kadın cinayetlerinin bu olay sonrası özellikle kadınlar ve sivil toplum kuruluşlarınca daha da üzerine gidilmesi ile kamuoyunun dikkatini çekmesi ve gecikmeli olsa da tepkilerle karşılaşmasından dolayı mutluyuz. Ancak üzülerek görüyoruz ki ; bu olay üzerinde kadın cinayetleri ülkemizde politik mücadelenin de bir parçası haline gelmiştir. Toplumumuzun artık ikiye ayrıldığı ,çocuğuna, kadınına, doğasına , milli değerlerine sahip çıkanlar ve tüm bunlara karşı şiddetle karşı koyanların varlığına ; Emine Bulut cinayetinde toplumun bazı kesimlerinden yükselen çatlak seslerle yine şahit olduk. Oysa ; bugün bu tarz şiddetlere karşı durmak, yarınlarda daha sağlıklı bir toplumsal yapının da ön koşulu olacaktır.

Her şeye rağmen kadına yönelik şiddetle mücadelede özellikle kadınların mücadelesi birçok kazanımı da beraberinde getirdiğini görüyoruz. Türkiye’de kadına yönelik şiddetin ölçüldüğü ve bu yönde nesnel bir verinin oluşturduğu araştırmanın Dünya genelinde elde edilen veriler ile karşılaştırılması ile elde edilen sonuçların benzer olduğu ve kadınların sadece kadın olmaları ve toplumdaki rolleri nedeniyle kocaları, sevgilileri veya aile bireyleri tarafından şiddete maruz kaldıkları , kendi evlerinin kadınlar için en ölümcül yer olduğu , işlenen her beş cinayetten birinin partner yada aile üyesi tarafından işlendiği ancak bu cinayetlerin büyük çoğunluğunu kadın cinayetlerinin oluşturduğu , öldürülenlerin yüzde 64’ü kadın, 34’ü erkek olduğu , kadına yönelik şiddeti ortadan kaldırmayı amaçlayan program ve mevzuatın her geçen gün artmasına rağmen aile içi şiddetin mağduru kadınların hayatlarını koruma ve kurtarma konusunda somut ilerleme kaydedilemediği de bu araştırmanın sonucundan anlaşılmaktadır.

Kurumlar Arası Koordinasyonun Önemi
Kadınlar, ev içinde yaşadıkları şiddet karşısında kendilerine destek olacak kimseyi bulamıyor ve yalnızlık hissediyorlar. Kadınlar haklarını aramayı kolaylaştıracak etkili araçların varlığını bilemedikleri yada onlara ulaşamadıkları için hem aile içinde hem de hukuk karşısında sessiz kalmayı tercih ediyor.

Zira, gerek basına yansıyan olaylar, gerekse bizim hukukçu olarak bildiğimiz olaylar bu doğrultuda. “..Mahkemeye başvurunca ne olacak , Savcı ifadeyi alır serbest kalır, ben gene korku içinde yaşamak zorunda kalırım, Tutuklasa ne olacak, iki aya kalmaz bırakırlar..” gibi sebepler kadınlardan sıkça duyduğumuz ancak tam da gerçeği yansıtmayan serzenişlerdir.  

Uygulamada ; kadınları ve haklarını korumayı amaçlayan farklı kurumlar tarafından yürütülen faaliyetlerin birbiriyle koordineli olmaması toplumda oluşan bu serzenişin en büyük nedenlerindendir. Kadınların polis, adalet sistemi, sağlık ve sosyal hizmetlere erişiminin kolaylaştırılması için kurumlar arası koordinasyonun sağlanması bu sorunun çözümünde olmaz ise olmazdır. Yine ekonomik olarak eşlerine bağlı olan kadınların, maruz kaldıkları tüm şiddete rağmen onlardan ayrılamadığı, tutuklanmalarına yol açabilecek şikâyette bulunmaktan kaçındıkları , barınma, koruma, psikolojik ve adli yardım gibi özel destek hizmetlerinin geliştirilmesi, koordineli olarak, etkili bir şekilde yürütülmesi halinde şiddete maruz kalan kadınların içinde bulundukları ortamdan kurtarılabileceği de oluşan tecrübe ve yapılan bilimsel araştırmaların da sonucudur.

Bu anlamda ; bu yönde oluşan mevzuatımızı özellikle kanunlarımızı suçlamak ;  tam bir çarpıtmadır. Bu söylemler ; özünde kadın erkek eşitliğine karşı yaklaşımlarca benimsenerek , bilerek veya bilmeyerek kadın cinayetlerinin mazur ve hafif gösterilmesine neden olurken , sorunun gerçek sebep ve boyutlarını ise gözden kaçırtmaktadır. Kadınlara yönelik şiddetin engellenmesi için yapılabilecekler ile vatandaşlarımızın ulaşılabilecekleri yasal imkanlar  ; bir sonraki yazımızın konusunu oluşturacaktır.

NOT : Her türlü görüş ve önerilerinizi mail adresimize ([email protected]) gönderebilirsiniz.