Deniz Çağlar Fırat yazdı...
Eskişehir Büyükşehir Belediyesi’nin son yıllarda adım adım ördüğü bir model var: üretmek, paylaşmak ve dayanışmayı büyütmek. “Eskişehir Büyükşehir Belediyesine Ait Tarım Arazilerinin Tarıma Kazandırılması Projesi” bu anlayışın en somut, en üretken halkalarından biri. Çünkü bu proje, bir belediye politikasından çok daha fazlası; sosyal adaletle tarımsal verimliliği buluşturan yerel bir kalkınma pratiği.
Atıl Araziden Sofraya Uzanan Hikâye
Proje, adını tam anlamıyla hak ediyor. İlçelerdeki belediyeler tarafından üretime kazandırılan atıl tarım arazilerinde elde edilen ürünlerin yüzde 10’u Eskişehir Büyükşehir Belediyesi’ne teslim ediliyor. Bu yıl Mihalıççık’tan alınan 10 ton kuru soğan, bunun en güncel örneği.
Bu 10 tonun 6,5 tonu Sosyal Hizmetler Dairesi aracılığıyla dar gelirli vatandaşların sofralarına ulaştırılacak, kalan 3,5 tonu ise Kent Lokantaları ve Aşevleri’nde kullanılacak.
Yani bir yönüyle bu proje, kırsalda üretimi canlandırırken kent merkezinde sosyal dayanışmanın ateşini yakıyor.
Üreticiye Güvence, Kente Bereket
Tarımın giderek zorlaştığı, üreticinin maliyetlerle boğuştuğu bir dönemde, belediyenin üreticiyle kurduğu bu yeni bağ büyük anlam taşıyor. Mihalıççık’taki çiftçi, artık yalnızca kendi tarlasına değil, bir toplumsal projeye emek veriyor.
Ürününü teslim ettiği anda, o soğan artık sadece bir gıda maddesi değil; sosyal bir değere dönüşüyor. Belediyenin üreticiye sağladığı bu güvence, kırsalın yeniden üretim alanına dönüşmesini sağlıyor.
Bu model, klasik “yardım” anlayışını değiştiriyor — artık mesele dağıtmak değil, birlikte üretmek.
Sosyal Belediyecilikte Yeni Bir Eşik
Büyükşehir Belediye Başkanı Ayşe Ünlüce’nin “Üretmenin, paylaşmanın ve dayanışmanın gücüyle daha güzel bir Eskişehir” sözleri, aslında bu yaklaşımın özeti. Sosyal belediyecilik artık yalnızca ihtiyaç sahibine gıda ulaştırmak değil; üretimden tüketime kadar uzanan bir zinciri adil biçimde kurmak anlamına geliyor.
Belediye burada hem üreticinin yanında, hem de dar gelirli vatandaşın yanında duruyor. Bu iki tarafın arasındaki mesafeyi kaldıran bir köprü gibi.
Kent Lokantaları, Aşevleri, Gıda Destek Kartı uygulamaları… Hepsi aynı düşüncenin parçaları: üretimin toplumsal adalete dönüştüğü bir Eskişehir.
Kent Ekonomisinden Kırsal Dengeye
Bu proje, yalnızca sosyal değil, ekonomik anlamda da sürdürülebilir bir katkı sunuyor.
Atıl kalan araziler yeniden üretime katılıyor, tarımsal verimlilik artıyor, gıda tedarik zincirinde yerel üretici pay alıyor.
Kısacası, Eskişehir tarımı yeniden nefes alıyor.
Bir yandan gıda güvenliği güçleniyor, diğer yandan kent ekonomisi dayanışma ekseninde çeşitleniyor. Bu, Türkiye’deki pek çok belediyeye örnek olabilecek bir model.
Sonuç: Sofrada Dayanışma, Tarlada Umut
Bugün Mihalıççık’tan gelen 10 ton kuru soğan, yalnızca bir ürün değil; bir vizyonun sembolü. O soğan, tarladan çıkıp bir aşevine girerken, aslında bir şey daha yapıyor: insanı merkeze alan bir kalkınma anlayışını hayata geçiriyor.
Eskişehir Büyükşehir Belediyesi’nin bu girişimi, yerel yönetimlerin üretim temelli sosyal politikalarla nasıl fark yaratabileceğini gösteriyor.
Üretim varsa umut var. Dayanışma varsa refah var.
Ve Eskişehir, tam da bu denklemi kurarak Türkiye’de yerel kalkınmanın yeni bir sayfasını açıyor.