Ölüm ve yas tutma süreci birçok yetişkinin deneyimlediği bir durumdur. Yetişkinler travmatik ölümle birlikte gelen öfke, kafa karışıklığı,

üzüntü gibi çeşitli duyguları deneyimlemiş ve kayıpla başa çıkmanın yollarını öğrenmişlerdir. Öğrenirken de genellikle inanç sistemleri içerisinde, ölümün anlamı ya da anlamsızlığı ile boğuşmuşlardır. Fakat bu durum çocuklar için geçerli değildir. Travmatik ölüm sonrasında çocuklar, ebeveynlerinden ve hayatlarındaki diğer yetişkinlerden yanıt arayacaklardır. Beklenmedik bir ölümün ardından çocuğun çevresindeki kişiler sıklıkla çaresiz hissedebilirler. Yetişkinler, çocukların ölümle ilgili olabilecek tüm sorularına cevap bulamasalar da çocukların yas tutma sürecini daha iyi anlamalarına yardımcı olabilirler. Bu süreçte ortaya çıkan karmaşık süreçlerle ilgili bazı temel konulara ve sıkça sorulan sorulara değinmeye çalışacağım. 

1.)    Çocukla travmatik olay hakkında konuşmalı mıyım?

Travmatik olay hakkında konuşmaktan korkmamak gerekir. Çocuğun yaşadığı olayları düşünmemesini veya hafızasından silinmesini sağlamaya çalışmak, çocuğa fayda sağlamadığı gibi zarar verir. Olayı takip eden ilk birkaç gün veya hafta içinde, bakım veren kişi çocuğa travmatik olay hakkında düşünmenin normal olduğunu söylemelidir. Çocuk, ölümün hemen ardından karmaşık veya soyut bilgileri işleme kapasitesine sahip olmayacaktır. Büyük olasılıkla sessiz kalabilir. Bu çok doğaldır, bu konuda endişelenmeyin. Çocuğa, istediği zaman gelip sizinle bu konu hakkında konuşabileceğini söyleyin ve o andan itibaren, travma hakkında ne zaman ve ne kadar konuşacağınıza çocuğun liderlik etmesini sağlayın. Kaybı 'yeniden yaşama' süreci uzunca bir süre devam edecektir. Örneğin; oyun, çizim ve kelimelerle travmatik kaybın bazı unsurlarını tekrarlayarak, yeniden canlandırabilir ve yeniden yaşayabilir. Bu süreçte aynı soruları tekrar tekrar sorabilir. Sorulara net ve gerçek cevaplar vermeye dikkat edin. Ölen kişi hakkında ‘seyahate çıktı, uyudu’ gibi ifadeler kullanmayın. Uyku ve ölümü ilişkilendirsek, çocuklar uykudan korkabilir. Bu korku geliştiğinde, çocuklar sevdiklerinin uyumasını istemeyebilir. Çocuğun ölümü nasıl tanımladığı, ölümle ilgili özel korkularının olup olmadığı gibi konular üzerine konuşarak, anlam kazanmasına yardımcı olmaya çalışın. Çocuğun ölüm kavramını ne kadar çok anlarsanız, iletişim kurmanız o kadar anlamlı ve kolay olacaktır.  Çocuklar böylelikle uzun vadede ölümü takiben aynı soruları çeşitli zamanlarda farklı şekilde deneyimleyecek ve tekrar tekrar işleyecektir. Bu süreç sağlıklı başa çıkmayı kolaylaştıracaktır. Ölümü yeniden işleme süreci, çocuğun gelişimi boyunca devam edebilir. Bir yakının ölümünden yıllar sonra bile kaybı tekrar gözden geçirebilir ve kendi gelişimsel perspektifinden anlamlandırmaya çalışabilir.
 

2.)    Yas nedir?

Yas, kaybın ardından gelişen; duygusal, bilişsel, davranışsal ve fiziksel tepkilerin birleşimidir. İnkar, duygusal uyuşma, öfke, kaygı, üzüntü, korku, kafa karışıklığı, uyumakta zorluk, fiziksel rahatsızlıklar, iştahsızlık gibi süreçleri içerir. Zorlayıcı ve stresli bir süreçtir ancak bir hastalık değildir. Bireysel ve kişiye özgü bir süreçtir. Bu nedenle her birey için farklı bir deneyimdir ve gösterilen tepkiler de bireyseldir.
Kübler-Ross; kayıp yaşayan bireylerin yas sürecini, inkâr, öfke, pazarlık, depresyon, kabullenme olarak sıralamaktadır. Kayba verilen tepkilerin, yeni duruma uyum sağlanana kadar aşamalar halinde ilerlediğini belirleyen Ross’ a göre, yas sürecinin içerdiği beş temel aşama şu şekildedir: 
1. İnkâr: Kişinin; kaybı kabul etmediği, “Bir hata olmalı, benim başıma gelmiş olamaz!” gibi tepkiler verdiği dönemdir. Bu aşamada kişi, “Hayır, o ölmedi.”, “Bu durum gerçek olamaz!” gibi cümleler kurabilir. Aslında bu ilk aşamanın, şok edici duruma alışabilmek için organizmanın verdiği koruyucu bir tepki olarak bireye zaman kazandırması açısından yararlı olduğu düşünülse de geçici bir süreç olması beklenmektedir. 
2. Öfke: Kaybın gerçekliği ile yüzleşmenin ardından, durumun sorumlusunun arandığı, nedenlerinin merak edildiği ve sorgulandığı aşamadır. Bu aşamada yaşanılan kayıpla ilgili kişi; kendini, kayıp olan kişiyi, uzmanları, kaderi ya da Tanrıyı suçlayabilmektedir. Bu aşamada kişi, “neden ben”, “neden bırakıp gitti” ya da “bunu hak etmedim” şeklinde isyanın da eşlik ettiği bir takım cümleleri kurabilmekte ya da zihninden geçirebilmektedir. 
3. Pazarlık: Kişinin çaresizlik yalnızlık ve ümitsizlik içinde mucizevi iyileşmeler ümit ettiği ve bu gerçeği değiştirmek istediği evredir.
4. Depresyon: Kişinin gerçeği tamamen idrak etmesiyle çaresizliğini kabullendiği ve acının gerçek anlamda yaşandığı dönemdir. İçe kapanma, üzüntüyü ve hüznü yaşama, yalnızlaşma bu dönemdeki kişilerde gözlenen duygusal tepkiler arasındadır. 
5. Kabullenme: Gerçeğin kabulüyle birlikte, “bundan sonra ne yapabilirim” sorusunun sorulduğu, yeni şartlara uyum sağlanarak hayatın yeniden organize edildiği bir evredir. Bu aşamayla beraber kişi, yaşama eskisinden farklı bir bakış açısı geliştirerek devam eder (Ross,2010).
Yas tutma önemli bir iyileştirici unsurdur. Yas tutan kişi travma ve kayıpların yaşanma şekli üzerinde kontrolü ele aldığı hissine sahip olur. Böylece ölümle ilgili tekrarlanan düşüncelerle mücadele etmek yerine, ölüm olayına odaklanmadan kontrollü bir şekilde, kaybedileni hatırlayabilir.
 

3.)    Kayıp ve yas süreci hakkında çocuğun etrafındaki kişilere bilgi vermeli miyim?

Evet, bilgi vermelisiniz. Öğretmenlerin, danışmanların, çocuğun arkadaşlarının, bakım verenlerin ve uygunsa akranlarının çocuğun yaşadığı acının bir kısmını bilmesine izin verin. Bu bilgiye sahip olmak, çocuğun hayatındaki insanların daha sabırlı, anlayışlı veya besleyici olmalarına yardımcı olabilir. Yas tutan bir çocuğa karşı insanlar, hoşgörüsüz veya duyarsız olabilirler. Bu yaklaşımı gördüğünüzde karşınızdaki kişiyi uyarmaktan çekinmeyin.
 

4.)    Yas tutma ne kadar sürer?

Yas süreci normaldir ve kalıcı yas tepkileri yıllarca sürebilir. İkinci maddede bahsedilen belirtiler altı aydan fazla sürerse veya belirtiler kişinin yaşam işlevselliğinin herhangi bir yönüne müdahale ederse, ruh sağlığı uzmanlarından özel destek almak gerekir.
 

5.)    Çocuklar olayları doğru şekilde anlar mı?

Çocuklar genellikle büyük olayların sebepleri hakkında yanlış varsayımlarda bulunabilirler. Maalesef bu varsayımlar, sevilen bir kişinin ölümü de dâhil olmak üzere, olayda kendilerinin de suçu olduğuna yönelik hisler içerir. Bu durum onlar için, çok yıkıcı ve uygunsuz suçluluk duygularına yol açabilir. Tüm bu yanlış algılamaları düzenlemek gerekmektedir. İlerleyen süreçlerde bu yanlış algılamaları tekrar ve tekrar düzeltmek için hazırlıklı olunmalıdır. Hatalı akıl yürütme sürecinin geliştiğini gördüğünüzde düzeltin ve netleştirin. Çünkü çocuğun başa çıkma yeteneği, anlama yeteneği ile ilgilidir. 
 

6.)    Yardım etmek için neler yapılabilir?

Çocuklara; kaybın ardından, gündelik hayattaki değişimlerin ne olacağı açık bir dille anlatılmalıdır. Bakım veren ve diğer aile yakınları yaşam değişimlerine ilişkin olarak, çocuğun kaygılarını azaltmalıdır. Durumu uzun uzun ve detaylı anlatmak yerine önemli noktalar hakkında bilgi verilmelidir. Çocuk konuyu yeniden açtığında konuşmaktan kaçınılmamalıdır. Diğer travma çeşitlerine benzer şekilde çocuk konu hakkında konuşmak istediğinde yanında olmalı, konuşmak istemediğinde ise konuşturma davranışından kaçınılmalıdır. Bakım verenler, çocuklarla aynı detayları tekrar tekrar konuşmaya hazır olmalıdır. Ulaşılabilir, korumacı, güven verici ve tahmin edilebilir olunduğunda; çocuklar kendilerini daha güvende ve gerekli bakımı aldıklarından emin hissederler. Yas sürecinde çocukların, suçluluk duygularına kapılması olağandır. Tüm aile üyelerini kaybeden çocuk, kendini suçlu hissedebilir. Bu çok yıkıcı ve yaygın bir inanç olabilir. Çocukların hissettikleri suçluluk, olay hakkındaki yanlış varsayımları ile ilişkilidir. Bu nedenle, bu ölümün onun davranışlarından bağımsız olduğu ve sorumlu olmadığı özellikle vurgulanmalıdır. Bu süreçte unutulmaması gereken önemli nokta, çocukların suçluluk duygusunu yetişkinlerle aynı şekilde dile getirmeyi veya ifade etmeyi bilmemeleridir. Çocuklara umut verin. Travmatik bir kaybın acısı ve korkusu zamanla hafifler. Travma sonrası sevgi dolu anlar, neşe ve kahkaha, birileri ile bağ kurmak mümkündür.
Kaynakça:
Kübler-Ross, E. (2010). Ölmek ve Ölüm Üzerine. [Çev. Ekin Uşaklı] İstanbul: Aprıl Yayıncılık.