Özlem Aydemir yazdı...
Yakın ve uzun süreli romantik ilişkilerin bitiminde sıklıkla yaşanan depresyonlardan biri de ayrılık depresyonudur. Boşanma veya ayrılık bireylerin alıştıkları hayat düzeninden koparak yeni bir düzene geçmeleri anlamına gelmektedir. Bazı bireyler boşanma ya da ayrılık sonrası yeni düzene çabuk adapte olurken, bazı bireyler zorlanmakta ve bu süreci aşmakta sorunlar yaşamaktadır.
Bireylerin ayrılık süreci sırasında veya ayrılığın ardından zorlanması, mutsuzluk, üzüntü, umutsuzluk, öfke gibi duygular yaşaması oldukça normaldir. Ancak hissedilen olumsuz duyguların ve zorlukların yoğun olarak yaşanması, bireylerin yeni hayatlarına adapte olmasını zorlaştırmakta ve yaşam kalitesini düşürmektedir. Ayrılan çiftlerin çocuklarının olması, boşanma depresyonu yaşamaları ihtimalini arttırmaktadır. Çocuğun sorumluklarının paylaşılması, velayetin kimde kalacağı gibi sorunlar bireylerin duygusal olarak daha fazla zorlanmalarına ve boşanma depresyonu yaşanmasına yol açan nedenler arasında yer almaktadır.
Ayrılık ve boşanma depresyonu, evlilik sürecinin ardından bireylerin yeni yaşam düzenine adapte olamaması nedeniyle ortaya çıkabilmektedir. Yeni bir eve taşınmak, ortak arkadaşlarla görüşmeyi kesmek, varsa çocuk ile tek başına ilgilenmek, yalnız bir birey olarak yeni bir düzen kurmak bazen bireylere duygusal olarak ağır gelebilmektedir.
Ayrılık evresi genellikle sorgulama süreci yaşatmaktadır. Kişinin kendisiyle yüzleşmesi ve hesaplaşması zor, bir o kadar da sancılıdır. Sağlıklı, birbirini kırıp üzmeden başarılan, ayrılıklarda zamanla kederin yerini yenilenme ve özgürlük doldursa da sorgulama, kopma ve ayrılık dönemlerinde; acı, pişmanlık ve özlem yoğun yaşanır. Keder, üzüntü, hırs, öfke gibi duygularla birlikte alışkanlıkların değişmesi, boşluk hissi ve yalnızlık da baş edilmesi zor duygular olarak karşımıza çıkar.
Beraberliğin bitmesi ve boşanma durumlarında, ayrılığı istemeyen taraf için yaşanan duygular daha da keskindir. İstenmemişlik, reddedilmişlik duyguları yaralayıcı durumdadır. Bu gibi duygular kolaylıkla depresyona dönüşür. Kaçınılmaz olarak acı veren ayrılıkların yaşattığı duygularla ne yapıldığı önemlidir.
Ayrılık sonrası depresyon hem kadınlarda hem de erkeklerde görülebilen bir psikolojik durumdur. Arılık depresyonu, kadınlar da genellikle mutsuzluk, umutsuzluk, özgüven kaybı gibi belirtilerle ortaya çıkarken, erkeklerde öfke kontrol sorunları, çabuk sinirlenme, ani ilgi kaybı gibi belirtilerle ortaya çıkmaktadır.
Depresyon açısından bakıldığında, istatistikler erkeklerin depresyonu daha çok ayrılık ve boşanmalarda, kadınların ise evlilik içinde yaşadıklarını göstermektedir. Erkek egemen toplumlardaki çoğu evlilik, erkeğin yaşam konforu yörüngesinde kuruludur. Kadınlar ise bu konforu sağlamakla görevlendirilmişlerdir. Kişisel enerjisini, aklını ve zamanının tümünü sadece ailesi için kullanmaya yazgılı pek çok kadın için depresif olmak kaçınılmazdır.
Ayrılık sonrası depresyon tedavisi olan bir psikolojik problemdir. Boşanma ve ayrılık depresyonunun tedavisi, depresyon konusunda uzman terapistler tarafından uygulanmaktadır. Boşanma ve ayrılık depresyonun doğru bir şekilde tedavi edilememesi durumunda bireylerin hayatı olumsuz olarak etkilenmekte ve yaşam kalitesi düşmektedir.
Boşanma sonrası depresyonunda bireysel davranışçı terapinin etkili bir yöntem olduğu bilinmektedir. Bununla birlikte psikiyatristin uygun görmesi durumunda ilaç tedavisi de boşanma depresyonu tedavisinde kullanılan yöntemlerden biridir.
Uzlaşmanın mümkün olmadığı ilişkilerde ayrılığı yaşam evrelerinden biri gibi görmek bize yardımcı olacaktır. Her ilişki aslında bir gelişim sürecidir. Kurduğumuz romantik ilişkilerde nelerden hoşlandığımızı, neleri isteyip istemediğimizi belirleriz. Ayrılıkların yaşattığı sorgulamalar, ne kadar acı verse de temelde bir bilinçlenme ve olgunlaşma süreci yaşatırlar. Mutlu olunamayan, geliştirmeyen, kısır döngüye girmiş ilişkilerde yıpranmaktansa, ruh sağlığını korumaya almak önemlidir. Esas birliktelik, bir başkasıyla değil, yaşamla yapılan birlikteliktir.