Özlem Aydemir yazdı...
Aile, bireyin ilk sosyalizasyon alanıdır. Çocuğun benlik algısı, özgüveni ve özerklik geliştirme kapasitesi büyük ölçüde ebeveyn tutumları ile şekillenir. Psikodinamik kuram ve bağlanma kuramı, ebeveyn–çocuk ilişkisinin bireyin psikolojik yapılanmasındaki kritik rolüne vurgu yapmaktadır. Bu bağlamda, ebeveynlerin çocuklarını kendi gerçekleştiremedikleri ideallerin taşıyıcısı olarak konumlandırmaları, çocuğun bireysel gelişiminde engelleyici bir işlev görebilmektedir.
Ebeveynler, çocuklarını çoğu zaman “kendi benlik uzantıları” olarak algılar. Bu durum psikanalitik literatürde narsisistik yatırım kavramı ile açıklanır. Çocuğun başarılarının ebeveynin benlik değerine eklemlenmesi, çocuğun ebeveynin toplumsal onay beklentilerini karşılamak üzere yönlendirilmesi, çocuğun gerçek ihtiyaçlarının göz ardı edilerek idealize edilmiş roller yüklenmesi, çocuğun sağlıklı özerklik geliştirme sürecini sekteye uğratır.
Mahler’in ayrışma–bireyleşme kuramı bağlamında, çocuğun ebeveynden psikolojik ayrışması gelişimin doğal bir aşamasıdır. Ancak ebeveynin aşırı kontrolcü, yönlendirici veya projeksiyon odaklı tutumları bu süreci zorlaştırır. Çocuğun kendi kararlarını alma ve sınır koyma becerisi zayıflar. Aşırı bağımlılık eğilimleri gelişebilir. Kimlik karmaşası ve benlik algısında belirsizlik ortaya çıkabilir.
Çocukların bireyselleşme süreçlerine izin verilmediğinde, bu durum onların günlük yaşamında pek çok alanda kendini gösterir. Örneğin bir çocuk resim yapmayı seviyor olabilir; fakat anne ve babası sürekli onun doktor ya da mühendis olması gerektiğini telkin ediyorsa, çocuk zamanla kendi ilgi alanlarının değersiz olduğuna inanmaya başlar. Bu da benlik saygısında zedelenmeye yol açar. Kendi seçimleri ve zevkleri önemsenmediği için, çocuk kendisini ebeveynin beklentilerini karşılamakla yükümlü hisseder.
Benzer biçimde, başarıyı yalnızca yüksek notlarla ölçen bir aile ortamında büyüyen çocuk, hata yapmaktan korkar. Her sınavı geleceğini belirleyen büyük bir dönemeç gibi algılar. Bu kaygı, günlük yaşamda da yeni şeyler denemekten çekinmesine neden olur. Küçük bir başarısızlık, onun için büyük bir yetersizlik duygusuna dönüşebilir.
Ebeveynlerin çocuklarının yerine sürekli karar vermesi de benzer şekilde gelişimsel sonuçlar doğurur. Ne giyeceğine, hangi arkadaşla görüşeceğine ya da hangi spor dalıyla ilgileneceğine kadar her konuda yönlendirilen bir çocuk, yetişkinliğinde karar vermekte zorlanır. Kendi başına hareket etmektense sürekli başkalarının onayına ihtiyaç duyar. Üniversite ya da meslek seçiminde bile kendi isteklerinden çok ailesinin beklentilerine göre hareket etmeye eğilimlidir.
Bireyselleşmenin engellenmesi, kimlik karmaşasına da yol açar. “Bizim ailede herkes aynı mesleği seçer” gibi baskılar, çocuğun kendi benliğini keşfetmesini zorlaştırır. Ergenlik döneminde “Ben kimim? Ne istiyorum?” sorularına yanıt bulamayan genç, ya ailesinin istediği yolda ilerlerken içsel bir huzursuzluk yaşar ya da aileye karşı öfke geliştirir.
Bu tür ebeveyn–çocuk ilişkileri, ilerleyen yıllarda kurulan arkadaşlık ve romantik ilişkileri de etkiler. “Sensiz yaşayamam” gibi aşırı bağımlı ebeveyn tutumları, çocuğun yetişkinlikte de benzer şekilde bağımlı ilişkiler kurmasına yol açabilir. Ya da tam tersi, ilgiden boğulma korkusu nedeniyle yakın ilişkilerden uzak durmasına sebep olabilir.
Son olarak, duyguların bastırılması da günlük yaşamda önemli bir sorun olarak karşımıza çıkar. Çocuğun üzüntüsü ya da öfkesi ebeveyn tarafından “abartma, güçlü olmalısın” sözleriyle görmezden gelindiğinde, çocuk duygularını ifade etmek yerine bastırmayı öğrenir. Bu durum, arkadaş ilişkilerinde sessiz kalmaya ya da yetişkinlikte depresif eğilimler ve bedensel şikayetlerle duygularını dışa vurmasına neden olabilir.
Ebeveynlerin çocukları üzerinden idealleştirme eğilimleri, çoğu zaman farkında olmadan gelişen bir süreçtir. Sosyo-kültürel faktörler, aile yapısı ve ebeveynlerin kendi çocukluk deneyimleri bu tutumları pekiştirebilir. Psikolojik danışma ve aile terapisi, bu döngülerin fark edilmesine ve sağlıklı ebeveynlik tutumlarının geliştirilmesine katkı sağlayabilir.
Kaynakça
Bacanlı, H. (2012). Gelişim ve Öğrenme. Ankara: Nobel Yayıncılık.
Başaran, İ. E. (2011). Eğitim Psikolojisi: Modern Eğitimin Psikolojik Temelleri. Ankara: Nobel Yayıncılık.
Kulaksızoğlu, A. (2015). Ergenlik Psikolojisi. İstanbul: Remzi Kitabevi.
Kuzgun, Y. (2014). Rehberlik ve Psikolojik Danışma. Ankara: Nobel Yayıncılık.
Onur, B. (2016). Gelişim Psikolojisi: Çocuk ve Ergen Gelişimi. Ankara: İmge Kitabevi.