Sınavlar öğrenciler için zorlayıcı olduğu gibi aileleri için de zorlayıcı olabilir. Sınav kaygısı semptomları; fiziksel, bilişsel ve davranışsal ve duygusal olabilirler.

1.Fiziksel Semptomlar: Terlemek, titremek, kalp çarpıntısı, ağız kuruluğu, nefes darlığı, baş ağrısı baş dönmesi, bayılma, mide bulantısı, ishal, kusma vb.

2. Bilişsel ve Davranışsal Semptomlar: Dersten kaçma, okula gitmek istememek, felaket senaryoları oluşturma (Derslerimde başarısız olacağım, mezuna kalacağım, herkes aptal olduğumu düşünecek vs.) dikkati toplamada zorlanma, karar verememe, kendine eleştirel yaklaşma vb.

3. Duygusal Semptomlar: Öfke, umutsuzluk, özgüven kaybı, yetersizlik, çökkünlük, gerginlik vb.
Çocuğunda sınav kaygısı belirtilerini fark eden ailelerin uygulayabileceği bazı yaklaşımlar şunlardır:
Belirli düzeyde kaygı başarı için gereklidir. Fakat kaygının çok ya da az olması olumsuz etkiler yaratabilir.  Amaç, kaygıyı yok etmek değil kaygıya yenik düşmeden yaşanan kaygıyı belirli bir düzeyde tutmaktır. Bir konuda hiç kaygı duymuyorsanız, o konuyu önemsemiyorsunuz demektir ve motive olabilmeniz de mümkün değildir. Normal seviyedeki bir kaygı alınan kararların uygulamada enerji üretir.  Böylece üretilen enerjiyi kullanarak performansın yükselmesine yardımcı olur. Bu nedenle çocukların kaygıyla başa çıkmasına yardımcı olurken kaygıyı ortadan kaldırmak yerine kontrol edilebilir seviyeye çekilmesine yardımcı olunabilir.

Ebeveyn tutumlarında hoşgörülü ve demokratik bir tutum içinde olmak aşırı koruyucu, baskıcı veya mükemmeliyetçi bir tutum içinde olmaktan daha olumlu sonuçlar verecektir. Ayrıca beklentileri gerçekçi düzeyde tutmak gerekir. Hedeflerle ilgili ilgili konuşurken dikkat edilmesi gereken en önemli nokta ebeveynlerin kendi beklentilerini empoze etmemeye çalışmalarıdır. Kendi hedeflerini empoze etmek yerine çocuğun hedeflerinin ne olduğunu sormak ve bu hedeflerin gerçekçiliği üzerine konuşmak daha iyi olacaktır. Ebeveynler, çocuklarının kapasitelerini aşmayacak şekilde hedef belirlemelerine yardımcı olmalıdır. Hedefler bu şekilde belirlendiğinde çocuklar başarabileceklerini ve ailelerinin kendilerine güvendiğini hissedebilir. Çocuk eğer kendi için anlamlı bir hedef koyabilirse bu hedefe ulaşmak için daha kolay ve güçlü biçimde motive olacaktır. Gerçekçi olmayan hedefler moral bozucu olabilir ve çalışma isteğini düşürebilir. 
Ebeveynler çocuklarının plan ve programlarını yapmaları için onları teşvik etmeli ve programlarına uymakta zorlandıklarında tepkisel davranmak yerine neden zorlandıklarıyla ilgilenilmelidir.  Çocuğunuzu motive eden ve ona iyi gelen yöntemin ne olduğunu keşfetmesi konusunda rehberlik edebilirsiniz. Bazı öğrenciler ebeveynlerinin kendisine bir çalışma programı belirlemeleri veya kendilerini test etmeleri ile ilgili yardım isterken, bazı öğrenciler bu durumu kendi alanına müdahale olarak algılayabilir. Onlara en çok neye ihtiyaçları olduğunu sorarak, uygun ve gerekli desteği sağlayabilirsiniz. Örneğin, “Hangi noktalarda zorlandın? Nasıl bir program olsa daha rahat hissedersin? Daha verimli çalışman için neye ihtiyacın var?” gibi sorularda yaklaşmak faydalı olabilir.

Yapılan en büyük hata ebeveynlerin çocuklarını başkalarıyla kıyaslamasıdır. Bu süreçte çocukları akranlarıyla kıyaslamaktan kaçınmak sınav kaygısının artmasını engelleyebilir. Başarısızlık durumunda verilen tepkilerin çocuğu endişelendirmemesine dikkat edilmelidir. Sınavların onun kişiliğini değerlendiren bir ölçü olmadığını, kazanmak kadar kaybetmenin de hayatın bir parçası olduğu, hayatın sonu olmadığı anlatılmalıdır. Çocuğa kendisine dair algının sadece nota bağlı olduğu düşündürülmemelidir. En iyiyi isteyen mükemmeliyetçi ebeveynler çocukta hata yapma korkusuna neden olabilir. Çocuğunuza rol model olabilirsiniz. Başarısızlıklarınızla nasıl başa çıktığınızı onlara gösterebilirsiniz.