Cihan Yıldırım yazdı...

Bir zamanların klasik cümlesi… Rüşvetin belgesi mi olur? Olurdu olmazdı çok tartışıldı! Peki, ihanetin belgesi mi olur? Bana kalırsa olur… Belki orta yere şakkadanak bir ‘belge’ konulamaz ama hikayeyi dinleyince iliklerinize kadar hissedeceksiniz.
Nedir konu? Bir süredir Tepebaşı Belediyesi’nde işler yolunda değil. Sıkıntı var. Bu sıkıntı sadece maddi değil. Keşke sadece maddi olsaydı… Üç beş şey satar, biraz tasarruf yapar düze çıkardı belediye…
Ahmet Ataç’ın karşı karşıya olduğu şey daha kötü!
Futboldaki popüler tabirle Ataç’ın asıl sorunu ‘yapı’… Üstelik hemen yanıbaşındaki yapı… Ataç’ın yanıbaşında ama Ataç ile birlikte değiller. Bu yapı’nın Ataç, Tepebaşı falan umurunda değil.
Tek dertleri var; ışıklar sönse de sahneden insek…
Ataç’ın ne yaptığını ne başardığını bilmiyorlar. Belki en başında Ataç’ı sevmediklerini dile getirmek lazım. Biliyorum kulağa garip geliyor… Ataç’ın yanında olup Ataç’ı sevmemek! Siyaset böyle bir şey…
Her takipçin hayranın değildir gibi bir şey…
Her yanında olan da seninle değildir…
Bu yapı’nın Ataç’ın iyi bir final yapması gibi dertleri de yok… Hepsi Ataç sonrasına hazırlık derdinde…
Ataç’ın son yıllarda gündemden düşmesinin nedeni de bu yapı…
Dün gelen Ayşe Ünlüce aldı başını gidiyor… Yüzde 70’ler konuşuluyor…
Kazım Kurt hem siyaseten hem belediye hizmetleri olarak şov yapıyor. Kamyon alıyor, ödüller alıyor, hesap veriyor… Kurt, Kamucu Başkan olarak gündemde…
İl Başkanı Talat Yalaz partisinin bir numarası olmuş…
Ataç nerede? Ataç hiçbir yerde! Tepebaşı’ndaki muhtar kadar gündem olamıyor, konuşulmuyor.
Türkiye’ye örnek işler yapan Ataç neden yok gündemde? Ataç’ın 20 yıl önce yaptığı işleri İstanbul, Ankara gibi CHP’li belediyeler yeni yeni yapmaya başladı. Ataç’ın yaptığı bazı işlere ise henüz vizyonları yetmiyor. Belki üç beş sene sonra yaparlar…
Ataç sıradan bir PR şirketinin elinde olsaydı onu dünya tanırdı! Kimse önünü geçmezdi. Türkiye’nin efsane belediye başkanları arasında yer alırdı. Hiç abartmıyorum. Google’a belediye, hizmet ve proje yazın… Sonuçları bir saat inceleyin… Bana hak vereceksiniz.
Ama Ataç PR şirketi değil, bir yapı’nın elinde!
Nasıl bir yapı?
En basit örnek… Belediyelerin basın birimlerinde çalışanlar ve sorumluları gazetecilerin köpeğini uyutmuyor! Şikayet için demiyorum işleri bu… Abi şunu girer misiniz, abla şunu gördün mü? Toplantıya mutlaka bekliyoruz… Kral bi de sosyal medyada paylaşım yapar mısın?
Çifteler’den İnönü’ye, Büyükşehir’den Odunpazarı’na… Durum böyle… Hepsinin tek amacı var. Başkanlarının yaptıklarını daha geniş kitlelere duyurmak.
Tepebaşı’nda ne oluyor? Hiçbir şey… Tepebaşı’ndan aranan meslektaşım yok. Çünkü öyle bir birim yok! Bir süre önce basın birimi lağvedildi! Varsa da kağıt üzerinde… Ataç’ı düşünen bir basın birimi yok.
Aylar var, yıllar var Tepebaşı basın biriminden aranmıyorum, bir şey rica edilmiyor. Tıpkı diğer meslektaşlarım gibi… Gerçekten çok ilginç… Tepebaşı Basın Birimi adeta Ataç basında yer almasın diye oluşturulmuş bir ‘yapı’ gibi! Başında kim varsa artık, kime bağlıysa…
Ataç’ın haberi var mı? Sanmıyorum… Bu yazıdan da haberi olmayacak. Ama ben onu hala seven birileri üzerinden yazımı ona ulaştıracağım. Sesimi bir şekilde duyuracağım Ataç’a!
Şimdi bir daha sorayım; ihanetin belgesi olur mu?