Cihan Yıldırım yazdı...
AK Parti Eskişehir Milletvekili ve MKYK Üyesi Nebi Hatipoğlu ile geçtiğimiz günlerde röportaj yaptık. Meltem Karakaş ve Alperen Ata ile birlikte evinin bahçesinde kahvaltı edip röportaja geçtik. Meltem, size haberleri, Alperen videoları ulaştırdı.
Danışmanları Nuri Çaylı ve Hasan Burgaz’ın da eşlik ettiği kahvaltıda sadece haberde okuduklarınız ve videolarda gördükleriniz yoktu! Ne vardı? Bir kere şunu itiraf edeyim; bu bahçe beni biraz geriyor. Hatipoğlu ile buradaki ilk röportajda İYİ Parti Milletvekiliydi ve söyledikleri ülke gündemini günlerde meşgul etmişti.
Elbette yerel gündemi de… Zaman zaman gülümseyerek “Abi ses kayıtları açık, kayıt alıyoruz” demek zorunda kalmıştık. Sonrasını biliyorsunuz…
İşte bu bahçenin böyle anısı var bende…
Öte yandan kahvaltı yine hayal kırıklığıydı… Türkiye’nin en büyük 500 şirketinden biriyle menemen yemeyi hayal etmiyordum! Zeytin, peynir, reçel ve simit… Bizim kahvaltıdan bi patates kızartması eksikti!
Çoğumuz gibi Hatipoğlu’da sabahları kahvaltıdan önce kahveyi düşünüyor. Bi yandan kahvaltı hazırlığı yapılırken bir yandan da ‘kahvenin altını açın’ dedi.
Yine Hatipoğlu’nun ‘belediyelerde bir yakını çalışan gazetecilere’ takıntısının devam ettiğini gördüm. Konuşurken biraz daha yükseldi “Ya birinizde çıkıp açıkla ulan” demiyorsunuz diye güldü! Sonra ‘bizim derdimiz çalışanla, emekçiyle değil bu yapıyla” gibi cümleler kurdu ve konuyu kapattı.
Sonra ‘biz seçim döneminde gazetecilere birer asgari ücret deyince kıyameti kopardılar ama’ diye biraz daha devam etti… Sonra Meltem’e dönüp “Sana bakınca 70’li yıllardaki gazeteciler aklıma geliyor. İlkelerinden ödün vermeyen, dürüst gazeteciler” dedi…
Dedim, Nebi Bey ekonomi çok kötü… İşe giren arkadaşların çalıştıkça borcu artıyor… Bu nasıl iş… Elbette karşımda iktidarın bir temsilcisi var ama ondan da önce karşımda bir cümle mühendisi var!
Ne dese beğenirsiniz? Önceden işi yoktu, ödeyemeyeceği için borç yapmıyordu. Şimdi işi var, öderim diye borç yapmış… Haydaaa… Bu alanı da hemen terk ettim…
Çocuk meselesi açıldı, nasıl açıldığını hatırlamıyorum… Nebi Bey’in üç çocuğu var… Dört olsun istemişler ama çocukla çok ve kaliteli vakit geçiremeyeceği için düşünmemişler. Yoksa dedi, ben çok çocuğu severim dedi… İlk kahvaltıda çocuklarına nasıl davrandığını ve bakış açısını yazmıştım. “Nebi Hatipoğlu’nun çocuğu” gibi büyümüyorlar demişti. Ne olur ne olmaz hayatı öğrenmeliler diye bir bakış açısı vardı.
Nebi Bey, EYT’den emekli oldu. Biraz bunu, biraz Kütahya’daki devasa yatırımını konuştuk. Hayatının bu aralar Eskişehir, Ankara, İstanbul ve Kütahya’da geçtiğini söyledi.
Bir yandan Nebi Bey’e günlük takvimi okuyorlar…
Aklıma Donald Trump’ın "Yarın gidiyorum. Nereye olduğunu ben de bilmiyorum. Telefonlarımı arıyorlar. 'Şuraya gel, buraya gel' diyorlar" cümlesi geldi. Ahh dedim bu hem zengin hem başkanların hayatı hayat değil!
Hatipoğlu, çok aşırı taraf olmadığı sürece gazetecileri takip ettiğini söyledi. Muhalif diye bilinen pek ismi bizzat kendisi takip ediyor. Mesela Nevşin Mengü’yü takip etmiyor… Ne diyeceğini biliyorum zaten dedi.
Gecenin ilerleyen saatlerinde sosyal medyayı kendi kullandığını da söyledi. Bir gece ansızın beğeni veya yorum gelirse bilin ki Nebi Bey’den… Çaylı ve Burgaz’ın neden hep uykusuz olduklarını anladım!
Sürekli ekrana çıkan il başkanı ve belediye başkanlarına ‘çıkmayın’ dedi. Sonra arkasına yaslandı ve “Gürhan’ı da uyarmıştım” dedi. Haklı çıkmanın verdiği gururu yaşıyordu…
Oda seçimleri… En merak edilen konulardan biri… Müdahil olacak mı? Cevabını kayıt altına aldık. Karışmam dedi. Çok da haklı bir gerekçesi vardı. Yıllar süren küskünlükler, gerginlikler yaratıyor dedi. Kim seçilirse başkanımız olur dedi. Tam çıkarken kapıda “Bunu yayınlamayalım isterseniz” dedim. Niye dedi… Çünkü muhakkak karışacaksınız dedim… Gülerek “Yok, yok yayınla karışmam” dedi.
Bende gülerek ‘Siz bilirsiniz” dedim.
Sonra havuzu tamir eden usta geldi, köyündeki yağmur duasına davet etti. Hasan not aldı, vakit kalırsa uğrarız dedi.
Nebi Hatipoğlu ile evindeki ikinci kahvaltı böyle geçti… Bakalım üçüncü de neler olacak?