Eskişehir eğitim tarihinde ilk dönüm noktası şüphesiz Ethem Nejat Bey’in buraya Millî Eğitim Müdürü olarak atanmasıdır. Hatta bu atama, Eskişehir’in başına gelen en güzel şeydir dersek asla mübalağa etmiş sayılmayız. Ethem Nejat Bey’den öncesi ve sonrasına bakarsak sanırım durum netleşecektir.

Eskişehir; 1914 yılına kadar Bursa vilayeti Kütahya sancağına bağlı bir kaza merkezidir. Merkezin okul haritası incelendiğinde ikisi lise olmak üzere dört azınlık okulu görülür. Alman İlkmektebi ve Fransız Ortaokulu olmak üzere iki de yabancı okul vardır. Türk mektebi sayısı ise bunların toplamından bir eksiktir. 1914 yılında Eskişehir bağımsız mutasarrıflık hâline geldi ve Millî Eğitim Müdürlüğüne gerçek anlamda “eğitim lideri” diyebileceğimiz Ethem Nejat Bey atandı. Azınlık ve yabancı okulların sayısının Türk mekteplerinden fazla olduğu bir dönemde Ethem Nejat’ın bu şehre gelişi, bir dizi eğitim hamlesinin başlangıcıydı. Yanında getirdiği, çoğu kendi öğrencisi olan ve tarihe not düşülerek kendilerinden “genç, uyanık ve çok kıymetli öğretmenler” şeklinde bahsedilen ekibin çalışmaları sonucu iki yıl içerisinde toplamda 18 Türk okulu açılmıştır. Bunlardan biri “Darülmuallimîn” yani öğretmen okuludur, 5’i ise okul öncesine aittir. Okullaşma oranı bakımından değerlendirdiğimizde açılan kurumların yaklaşık  %30’unun okul öncesi eğitime ait olması ayrıca takdire şayandır. Nitekim Ethem Nejat eğitimle ilgili yazılarının birinde “Bir memleketin mîzân-ı terakki ve teâlîsi mekâtib-i ibtidâiyyesidir.” diyerek bir milletin gelişmişlik ve kalkınma ölçüsünü; o milletin ilkokullarının niteliğine bağlamıştır. Hatta o; “Maârif-i ibtidâiyyesi müterakki olan memleketler, dünyanın en müterakki ve mes’ûd memleketleridir.” demektedir. Yani ülkeler, çocuklarına verdiği “ilk” eğitimin kalitesi oranında gelişir ve mutluluk vaat edebilir.

Özü ile sözü, sözü ile yaptıkları birdir Ethem Nejat Bey’in. Düşüncelerini gittiği her görev yerinde koltuk kaygısı gütmeden, gelecek tepkilerin ince hesaplarına girmeden kararlılıkla tatbik etmiştir. Açtığı mekteplere konulan “Samsa Çavuş”, “Aydoğdu Bey”, “Edebali” “Dündar Bey”, “Sungur Bey”, “Tursun Fakih”, “Osman Gazi”, “Haymana”, “Malhatun”, “Nilüfer” isimleri de bizleri tek bir istikamete, yani Osmanlı’ya yönlendiriyor. Bir de bu mekteplerin içinde “Turan Numune Mektebi” vardır ki Ethem Nejat’ın âdeta göz bebeğidir. Türk öğrenciler için açılan ve ders araç gereçleriyle günümüzün bile ilerisinde olan, hatta Almanya’da “kardeş okul”u dahi bulunan örnek bir okuldur. Bugün Cumhuriyet Tarihi Müzesi olarak kullanılan -gerçi Osmanlı döneminde de Turan öğrencilerine yâr edilmeyen- bina, halkın paralarıyla Turan talebeleri için inşa edilmişti. “Cumhuriyet’in 50. Yılında Turan İlkokulu” dergisinde konu ile ilgili şu satırlar; yüreklerde açılan yaranın derinliğini göstermektedir: “Çevre halkının yardımlarıyla meydana getirilmiş bu bina; çevre halkının çocuklarına çok görülerek okul bir göçebe çadırı gibi durmadan gezdirilmiştir.”  

Ethem Nejat Bey dendi mi Eskişehir’de akla elbette Turan Mektebi, Turan Mektebi dendi mi de Ethem Nejat gelmelidir. Her ne kadar Turan Mektebi ve geride bıraktığı tarihî ders araçlarının şimdiki durumu, ayrıca irdelenmesi gereken çok önemli bir konu ise de ikisini birbirinden ayrı tutmak mümkün değildir. Çünkü bu mektebe çok emek vermiştir Ethem Nejat. Vaktiyle öğrencilerimle Turan Mektebi hakkında araştırma yaptığımızda bunu daha iyi anlamıştık. Uluslararası bir eğitim kongresinde bildiri hâlinde sunduğumuz araştırmamız için Turan arşivini incelemiştik. Gördüğümüz fotoğraflar arasında öylesine rastladık ki gülümsemeden edemedik. Çünkü alışık olmadığımız bir millî eğitim müdürü fotoğrafıydı bu: Elinde kılıç, üstünde zırh, başında miğferle dönemin Millî Eğitim Müdürü Ethem Nejat Bey’di gördüğümüz. Efsane müdürle karşılaşmıştık nihayet bir fotoğraf karesinde. Hatta öğrencilerimden biri sormuştu: “Hocam neden böyle giyinip fotoğraf çektirmiş?” diye. Dönemin şartları düşünüldüğünde azınlık okullarının ve yabancı mekteplerin çoğunlukta olduğu bir şehirde Türk okullarının artırılmasına yönelik eğitim hamlesi yapılmış ve dönemin Millî Eğitim Müdürü de zihinlerde bununla ilgili bir imge bırakmak istemiştir, diye yorumladık kendi aramızda. Zihinlerde nasıl bir imge bırakıldığı önemlidir elbette. Tarihî mesafeden geriye dönüp baktığımızda Ethem Nejat Bey’in Eskişehir’e hizmetleri; “okullaşma oranını yükseltme”, “nitelikli eğitimi başarma”nın ötesine geçmiş; o, şehrin sosyal ve kültür hayatını da şekillendirmiştir.

Ethem Nejat Bey; Eskişehir’de başka neler başardı? Sayması uzun sürse de aklımıza ilk gelenleri çarçabuk sıralayalım: Karacahisar adında bir gazete çıkarmaya başladı mesela. Gazetede şehre dair araştırma ve istatistik çalışmaları yayınladı. Dönemin İstanbul ve Anadolu basınında adından bahsettiren bir gazeteydi Karacahisar. Ethem Nejat ayrıca Eskişehir’de izcilik çalışmalarını başlattı. Tarım ve ormancılık faaliyetlerine de önem veriyor; uygulamalı ve üretime dönük eğitime inanıyordu. Ağaç Bayramı’nın kutlanmasına onun döneminde başlandı. Ayrıca imtihanlardan sonra coşkuyla gerçekleştirilen “Mektep Bayramı” da onun fikriydi. Eskişehir’de hava rasathanesi kurulması onun gayretleriyle kararlaştırıldı. İki yıl gibi kısa süreye sayısız proje sığdırdı, hatta beş yıllık stratejik plan bile hazırladı. Her köye mektep inşası için kolları sıvamıştı bile. Maalesef o; Eskişehir’den ayrıldıktan sonra plan devam ettirilmedi. Ethem Nejat Bey; öğretmen eğitimine çok önem verdiği gibi öğretmenlerin -maddî manevi- her türlü kötü alışkanlıktan uzak durmaları ve okul dışı zamanlarında yararlı işlerle uğraşmaları, kitap okumaları, eğitim ve kültürle ilgili tartışma yapmaları, kendilerini farklı alanlarda geliştirmeleri için ortam da sunmuş; Bursa’daki görevi sırasında kurduğu Muallimler Yurdu’nun Eskişehir şubesini açmıştır. Halkın eğitimi ile de yakından ilgilendi Ethem Nejat Bey. Eskişehir’e “Millî Kütüphane” açtı. Halkın okuma alışkanlığı kazanması için onlara özel kitaplar hazırlattı, özellikle çocuk terbiyesine dair çalışmalara önem verdi. Yönetmelikleri halkın ve öğrencilerin lehine kullandı. Sevilen, sayılan bir eğitimciydi. Öğrencilerle top oynayan, sohbet eden, halkla iç içe görev yapan bir yöneticiydi. Adam kayırırdı, kayırdığı adamlar hep görevini iyi yapanlardı. Önceliği gariban ve kimsesizlerdi. Özellikle kadınların iyi eğitim almaları gerektiğini savunuyordu. Çünkü annenin vereceği eğitimin; çocuğun bütün hayatını şekillendireceğine inanıyordu. Görev dağıtımında liyakat, ehliyet tek kriteriydi; kimse hakkı olmayana el uzatamazdı. Mütevazı ve temiz giyinirdi. Öyle çok görünmezdi afili yerlerde, gösterişi sevmezdi. Onun varlığı sûretinden değil; yatakhanelerin düzeninden, yemeklerin bollaşmasından ve iyileşmesinden, okulların temizliğinden, kurumlarda çalışma barışının gerçekleşmesinden, ders araç gereçlerinin artmasından, öğretmenlerin veriminden anlaşılırdı. Vatan dendi mi mangalda kül bırakmayanlardan değildi, Çanakkale Savaşı çıkınca hiç tereddüt etmeden cepheye koştu.  

Ethem Nejat; Türkçülük’ten Komünizm’e uzanan siyasi çizgisinin hangi döneminde olursa olsun insana insanca bakmıştır. Ona bütün siyasi ön yargılardan arınmış berrak zihinle bakıldığında kısa hayatının her döneminde aynı ilkeleri tekrarladığı göze çarpar: “Üretim” demiştir. Hak-liyakat, demiştir ve sözünün eri olarak haksızlık yapmaktan sakınmıştır. Nitelikli eğitim için çözümler üretmiş ve hayata geçirmiştir. Kız çocukları okusun, demiştir. O; eğitimin “millî”lik temelinde yükseltilmesini savunmuş; dönemin revaçta olan “Fransız usulü eğitim” fikrini şiddetle eleştirmiştir. “Vatanın asıl muhtaç olduğu müteşebbis, gayûr, sâhib-i azm; maddî ve ma’nevî dinç, metîn, i’tidâl-i dem sahibi gençleri yetiştirmeye muvaffak” bir eğitim sistemini inşa etmek için çırpınıp durmuştur. Girişimci, gayretli, azimli, bedenen ve ruhen sağlıklı, sağlam, ahlâklı nesiller için bu nitelikte ve özellikle “muhabbet-i vataniyye ve ittihâd-ı anâsır hissini tevsî” edebilecek yani vatanını seven ve memlekette birlik hissini yayan muallimlere ihtiyaç duyulduğunu vurgulamıştır.

Görev yaptığı her yere başarıyı ve huzuru getirmiş Ethem Nejat Bey’in genç yaşta trajik ölümü; ülkemiz için büyük kayıptır. Eskişehir’deki sayısız hizmetleriyle burayı eğitim ve kültür şehri yapan, uyguladığı projelerle dönemin yurt basınında “medeni hareketler” şeklinde şehrimizden bahsettiren bu büyük adam; şehir hafızasında hak ettiği yeri almalı, bir vefa örneği olarak “Ethem Nejat Bey” ismi şehrimizde yaşatılmalıdır. Ülkemizin eğitim vizyonuna samimi katkı sunmak isteyenler ise onun eğitime dair fikirlerinden ve örnek uygulamalarından muhakkak istifade etmelidir.