Çocukluk masumiyet ve bilinç dışının savunmasız olduğu bir çağdır. Şüphesiz ki yetişkin hayatında bir başka birey tarafından size karşı söylenen sözler bilinç düzeyini aşıp bilinçaltı zihne ulaşmakta zorluk yaşarken, çocukluk çağında bireyin maruz kaldığı sözler çok daha kolay bilinçdışı düzeye ulaşırlar.

Bugün, hepimiz pek çok duygusal tepkimizi bilinçli yani düşünen, farkında olan zihnimizle değil, bilinçli bir çaba ile çağıramadığımız ve anımsayamadığımız bilinçdışı düzeyimiz ile veriyoruz. Bazen verdiğimiz bu duygusal tepkilerin, aldığımız kararların neden böyle olduğuna dair anlam bile bulamıyoruz.

Çünkü onlar bizim zihnimize ekilmiş tohumlar ve bugün olaylara ve durumlara göre ürün veriyorlar. O halde sözü getirmek istediğimiz nokta bugün çocuklarımıza vereceğimiz telkinler yakın gelecekte onların nasıl bir birey olacaklarına, nasıl hissedeceklerine, hayatlarını mutlu ya da mutsuz yaşayacaklarına, sağlıklı ya da sağlıksız, başarılı ya da başarısız, umutlu ya da umutsuz olacaklarına neredeyse hüküm veriyor.

Telkin kelimesine dikkat çekmek istiyorum. Zira her söz telkin değildir. Kişiyi etkileyecek güçte olan ve bilinç düzeyini aşarak bilinç dışı zihne yerleşen sözler telkindir. Bu nedenledir ki ‘’oradan atlama şimdi düşeceksin’’ dediğimiz çocuğun pat diye düşüverdiğini görmek çokta şaşırtıcı olmaz. Çünkü onu düşeceği yönünde telkin etmişizdir ve beyin aldığı telkini yerine getirmek üzere harekete geçmiştir.

Hasta olmaya başladığı görülen çocuğa ‘’gördün mü hasta oldun, ateşle yatacaksın sana dondurma yeme dedim’’ demek yerine ‘’merak etme vücudun kendini iyileştirecek kadar güçlü‘’ demenin arasındaki etki hiç de mucizeden kaynaklanmaz. Çocuklarımızı her zaman güzel olumlamalarla telkin etmeli ve onların savunmasız haldeki zihinlerine çiçek tohumları ekmeliyiz.