Bankada dövizi olanlar kur yukarı yönlü hareket etti mi pek sevinir.

Bunu kuşkusuz kalıcı kur hareketiyle tarif etmek daha doğru olur.

ABD Doları’ndan örnek verirsek. İki ayda dolar 6,85 liradan 7,45 liraya geldi. İki ayda yüzde 8,7 artarak 60 kuruş değer kazandı. Ocak ayından bu yana 5,90 liradan 7,45 liraya geldi dolar. 8 ayı aşkın sürede 1,55 liralık artış söz konusu. Yüzde 26,27 artmış yani.

Bankada 100 bin doları olan bir kişi iki ayda 60 bin lira kazandı. Bu 60 bin lira, kazanç mı yoksa kur artışı karşısında varlığı koruma mı?

Kuşkusuz ki koruma.

Dövizin yükselmesi yani Türk Lirası’nın değer kaybetmesiyle, hani herkesin bildiği “İğneden ipliğe her mala zam gelecek” sözü gerçek oluyor.

Sadece akaryakıta gelen her zam, pompa fiyatlarına yansımakla kalmıyor, örneğin Antalya’dan Eskişehir’e gelen sebze ve meyve fiyatlarına etki ediyor, otomotive zam olarak yansıyor, konut fiyatlarını artırıyor.

Peki kur artışı ne kadar daha sürecek?

Bunu bilen, öngörüde bulunabilen yok.

Akdeniz’deki gerginlik, yüksek dış borcu bulunan Hazine, ödemeleri süren özel sektör ve iç talebin kurun yukarı yönlü hareketinde etkili olduğu görüşünde uzmanlar.

Yabancılar yatırım yapmaz, turizm gelirleri geriler ve ihracat Covid-19 pandemisinin de etkisiyle anlamlı bir yükseliş eğiliminde değilse, dünya genelinde ülke olarak yalnızlık yaşıyorsanız dövizle derdiniz var demektir.

230 milyar dolara yakın döviz bankalarda mevduattaysa bu sorun eninde sonunda alarm verir. Bu durum, Türk Lirası’na olan güven kaybını da temsil ediyor tabii ki.

Kur yükselirken, TÜİK’in tartışmalı enflasyon rakamları ve baskılanan düşük oranlı faiz, dövize olan talebi azaltmıyor aksine artırıyor.

Ülke demokrasisindeki erozyon, otoriter yönetim anlayışı, adaletin yerini bulacağına olan inancın sarsılması ve adam kayırmacılık sorunların kaymağı oluyor kuşkusuz.

Ülkedeki bu belirsizlik ve sorunlar orta gelir tuzağındaki Türkiye’ye yatırımcı çekmiyor. 

Pek çok yatırım ve danışmanlık şirketi, “Türkiye’de yatırım yapmak için nedenler” başlığıyla bazı maddeleri sıralamış.

Bunlar:

“- AB ile karşılaştırıldığında en kalabalık genç nüfus (Yarısı 31,7 yaşın altında nüfus)

- Başarılı ekonomi

- Nitelikli ve rekabetçi iş gücü (2017 verilerine göre 183’ten fazla üniversiteden yılda 800 bini aşkın mezun, yarısı meslek liseleri ve teknik liselerden olmak üzere 985 binin üzerinde lise mezunu)

- Liberal ve yeniliklere açık yatırım ortamı, ulaşım, telekomünikasyon ve enerji sektörlerinde yeni ve gelişmiş teknik altyapı,

- Merkezi konum (Avrupa, Avrasya, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’daki 1,7 milyar müşteriye kolay erişim imkanı)

- Avrupa’nın enerji koridoru ve terminali ülke Türkiye

- Düşük vergiler ve teşvik oranları

- Avrupa Birliği ile 1996'dan bu yana süren Gümrük Birliği

- Büyük iç pazar.”

O halde yıllardır Türkiye’ye neden anlamlı bir yabancı yatırım gelmiyor?

Döviz kurları neden sürekli yükseliş eğiliminde?

İşsizlik neden gerilemiyor, aksine genç işsiz sayısı artıyor?

Beyin göçü neden arttı, gençler neden artık ülkede kalmak istemiyor da yurtdışına kapağı atmanın derdinde?

Talepler neden erteleniyor, yeni yatırımlar yapılmıyor?

Neden ekonomistler sürekli kırılgan ekonomiden bahsediyor?

Birileri “Ekonomi Corona virüs nedeniyle böyle oldu” derse kanmayın.

Gerçek bu değil.

Tüm bu saydığım, içinde cevapları barındıran sorular ve sorunlar pandemiden önce yaşanıyordu. Yani ekonomi virüsten önce zaten hastaydı. Şimdi ise entübe ediliyor, yani yoğun bakımda.

Benden söylemesi…