Malum birkaç gündür şarkıcı Gülşen'in 4 ay önceki konserinde “İmam Hatip’te okumuş daha önce kendisi, sapıklığı oradan geliyor” dediği görüntülerin sosyal medyada paylaşılması üzerine yaşadıkları ortada.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Gülşen hakkında hemen soruşturma başlatıldı.

Kaçma şüphesi olanlar için uygulanan "mevcutlu getirme" ile yani bulunduğu yerden hemen tutuklanıp adliyeye sevk edilmesi talimatıyla gözaltına alınan Gülşen, çıkarıldığı mahkemece tutuklandı.

Bu arada adli süreç işlerken sözlerinin incitici olduğunu kabul eden Gülşen, özür de diledi.

Sahne kostümleriyle çıplaklığı vurguladığı için toplumun bazı kesimlerince eleştrilen, hatta adeta yerden yere vurulan Gülşen için adalet o kadar hızı işiyor ki sanırsın insan öldürmüş bir katil.

Gülşen'in sözlerini onaylamak tabii ki mümkün değil.

Kostümlerini eleştiren bazı İslamcı faşistlere gönderme yapmak isterken anladığımız kadarıyla imam hatiplilerle bağ kurmuş ki bunu tasvip etmiyorum.

Burada Gülşen hakkında bir dava açılabilir, soruşturma yapılabilir ancak tutuklamak adalet terazini bozmadı mı?  

"Halkı kin ve düşmanlığa sevk etmek" suçlamasıyla tutuklanan Gülşen'e yapılan muamelenin hukuki olmadığını Prof. Dr. Ersan Şen, şöyle vurguluyor:

"Konu siyasi, sosyal yönleriyle tartışılıyor. Konu iç siyasete çekildi. Hakikaten insanları kutuplaştıran bir durum var. Net fikrimi şöyle söyleyeyim, işin hukuku tarafını. İsnat edilen suçlama, işlenen fille uygunluk arz etmediği gibi, tutuklama da hukuki değil. Tutuklamanın gerekçesini de okudum.

Gerekçe diyor ki, TCK 216. maddesi var. Burada iki fıkra tutuklama yasağı kapsamında. Hakaret suçu da tutuklama yasağı kapsamında. Taraflar birbirleriyle anlaşır, uzlaşır. Savcılık makamı halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçuyla değerlendirmiş. Somut olaya baktığımızda tutuklamanın şartlarını bahsedeceğim. Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip kesim. Bunlar var mı, yok. Bunu hakaret ederek değerlendirebilirsiniz, şikayete bağlı. Ama burada bir kesimi, diğer kesime tahrik olarak değerlendirme yapamazsınız. Kanun hükmünü yorumlayıp, olmayan suçu üretemezsiniz. Aleni kin ve düşmanlığa tahrik etme vasfına sahip olacak.

Bununla da bitmiyor, 'kamu güvenliği açısından açık ve yakın tehlikenin ortaya çıkması halinde' diyor. Yani kanun koyucu objektif şartlar aramış. Halkın, toplumun, kesimler arasında infialle, eylemlerle karşı karşıya kalması gerekir. Kamu düzeninin somut tehlikeyle karşı karşıya kalması gerekir. Sanatçının yeri belli, yurdu belli, kaçmamış. Elde delili karartacak bir şey de yok. Tutuklama bir tedbirdir. Ya adaletten kaçacak, ya da delil karartacak. Kararın kendisi delil elimizde diyor. Bence itiraz makamı olarak Asliye Ceza Mahkemesi'ne gidecek. Konu tekrar değerlendirilecek."

Hasılı, beğenirsiniz beğenmezsiniz, seversiniz sevmezsiniz, dinlersiniz dinlemezsiniz...

Olmayan suçu şarkıcı Gülşen'e yükleyip, bazı kesimlerin tabir yerindeyse gazını alarak ülkede adaleti sağlayamazsınız.

Unutmayalım ki adalet herkes için var.