Bu köşede sıkça bahsettiğimiz gibi, yüksek enflasyon, döviz kurlarındaki artışın iğneden ipliğe her şeyin fiyatını artırması ve buna bağlı olarak TL'nin değer kaybı vatandaşı yoksulluğun pençesine itti.

Asgari ücretteki artış, kamu çalışanlarına yapılan enflasyon oranındaki zam daha ilk ayda etkisini yitirdi.

Daha geçen yıl bugün yani 25 Ağustos 2021 tarihinde benzinin litresi 7,97 lira, motorinin litresi ise 7,45 liradan satılıyordu.

Bugün ise benzinin litresi 21,27 lira, motorin ise 26,16 liradan satışa sunuluyor. Ortalama yüzde 300 civarında bir artıştan bahsediyoruz.

Doğalgaz ve elektrik fiyatlarındaki artış da pek farklı değil.

Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu Genel Başkanı Mehmet Balık'ın açıklamasına göre, Haziran 2022 itibarıyla son bir yılda sanayide kullanılan doğalgaza yüzde 601, konutta kullanılan doğalgaza da yüzde 146 zam geldi.

Elektrik de bunun altında kalmıyor tabii ki.

Bir de böviz kurlarındaki artışa bakalım...

Geçen yıl bugün 8,48 lira olan dolar bugün 18,15 lira, 9,89 lira olan avro ise bugün 18,19 lira.

Artış oranı ne kadar?

Siz hesaplamaya çalışmayın ben söyleyeyim... Ortalama yüzde 220.

Peki son bir yıllık tüketici fiyatı endeksi yani tüketici enflasyonu ne kadar açıklandı TÜİK tarafından?

Yüzde 79,60.

Sokağa çıkıp önünüze çıkan bir vatandaşa sorun bakalım bu rakama inanıyor mu? Tabii ki hayır...

TÜİK rakamları inandırıcılıktan fersah fersah uzak. 

Bunu yaşayan biliyor.

Net asgari ücrete son bir yılda yapılan zam yaklaşık yüzde 100.

Emtia, gıda, hammadde fiyatlarına yapılan zam daha çok döviz kurlarına bağlı olduğu için yüzde 200'ün altında değildir desek sanırım yanılmış olmayız.

Malum ülke AK Parti'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğindeki Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile idare ediliyor.

Yani ülkenin bu duruma gelmesindeki sorumlu belli.

Hal böyle olunca icra dosyaları adeta patladı.

Kredi kartları arasında dönüşüm yaparak, tüketici kredisi çekerek, belki elektrik, su ve doğalgaz faturalarını ödemeyerek hayatını idame ettirenler var.

Bunu nereden mi biliyoruz? 

İcra dosyalarının artışından, belediyelerin askıda fatura uygulamalarından, takibe düşen kredilerin yoğunluğundan biliyoruz.

Vatandaşın bu durumuna çare bulunmazsa sosyal sorunların ortaya çıkması kaçınılmaz.

Önümüz seçim. Zamanında yapılsa bile 10 ay kaldı. 

Vatandaş hayat pahalılığından şikayet ederken, üstelik seçime de 10 ay kalmışken Cumhurbaşkanı Erdoğan hükümetinin bir pansuman tedbiri alacağını duyuyoruz.

Altı milyona yakın vatandaşın yaklaşık 30 milyar lira tutarındaki icralık borcunun tasfiye edileceği, elektrik, su, doğalgaz, telefon gibi temel ihtiyaçlara ait sözleşmelerden kaynaklanan borçları devletin üstleneceğini NTV'nin haberinden öğreniyoruz.

İki ayaklı bir paketten söz ediliyor.

Buna göre, 5 milyona yakın ailenin 2 bin liraya kadar olan borcu icradan düşecek. Ailelerin borçlu olduğu şirketler, icralık alacaklarını gider olarak gösterecek ve vergiden düşecek. Böylece bu kapsamdaki vatandaşların borcu kamu maliyesinden karşılanmış olacak.

Paketin ikinci ayağını ise takibi varlık yönetim şirketleri tarafından yapılan icradaki borçlar oluşturacak. Bir milyona yakın vatandaşın varlık yönetim şirketlerine devredilmiş 2 bin 500 liraya kadar olan icra takibindeki borçlarını devlet üstlenecek.

Eylül ayında paketin detayları paylaşılacak.

Yani icralık vatandaşın 2 bin ile 2 bin 500 liralık borcuna bir düzenleme geliyor.

Hiç yoktan iyidir tabi ama yeterli mi bence hayır.

Çünkü, enflasyon da döviz kurları da artıyor.

TL sürekli değer kaybediyor. 

Anlayacağınız geçici pansuman tedbirlerle ne ekonomi düzelir ne de insanların alım gücü artar.

Kurt kışı geçirir ama yediği ayazı unutmaz.

Benden söylemesi.