Defalarca köşemde ve sosyal medyada dile getirdim.

İhale iştahı pandemi falan dinlemiyor her koşulda yapılmaya devam ediliyor.

3-4 Eylül 2020 tarihlerinde Eskişehir’de 39 maden alanı ihaleye verildi. Üstelik ihaleye verilen alanların çoğu tarım ve orman arazisi.

Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’nün ülke genelinde toplam 892 bin 814 hektar alanda arama ve işletme ruhsatı yaptığı ise çoğu kişi tarafından bilinmiyor.

Beni şaşırtan asıl durum ise Eskişehir’de bir-iki dernek dışında bu konuya sessiz kalınması. Normalde çevre koruma çalışmaları denilince ilk akla gelen şehirlerden biri olmamıza rağmen…  Sanırım artık “Bu dünyayı ben mi kurtaracağım!” moduna girdik.

Şehrimizde ihaleye açılan alanlar; Alpu, Beylikova, Mihalıççık, Sarıcakaya, Sivrihisar, Mihalgazi ve Merkez’in bazı bölgelerinde bulunuyor.

Beylikova’da Porsuk Çayı’nın geçtiği bir alan ihaleye verildi, Lisans ve Lisansüstü öğrencilerin faydalandığı Sarıcakaya’daki Çakılarası Matematik Köyü’nün dibi ihaleye verildi… Daha da saymak istemiyorum çünkü defalarca yazıldı. Bu konuya tepkisiz kalmak için yaşayan ölü misali davranmak lazım… Şu an olan da bu zaten.

Maden aramalarının Çevresel Etki Değerlendirmesi’nden (ÇED) muaf tutulması ise problemin başlangıcı olarak gözüküyor. ÇED olmayınca maden aramalarının tekniğe uygunluğu incelenmeden açılması temeldeki problemi yaratıyor.

Şehrin sadece bazı problemlerinde alevlenen güruh konu ihalelere gelince suda yüzen balık gibi davranıyor. Gerçi balığın da bir amacı vardır. Biz buna çoban-sürü ilişkisi diyelim.

Hangi şirketler özellikle o bölgelerde adeta doğayı talan edeceğini bile bile arazilere kondu? Bu da bir soru işareti. Herkes birbirini kolluyor. Akıl ve izan kalmadı. Fikir belirtmek ise artık yüzde 20’lerde. Sinmiş, sindirilmiş…

Sonuç ne mi olacak?

Talan edilen toprakları yüzünden köyden kente göç eden çiftçiler…

Kırsal Kalkınma çalışmaları dünya genelinde artış göstermişken biz ellerimizle kırsalı mahvediyoruz.