Başlıkta yer alan cümle Türk-İş'e bağlı Türk Metal Sendikası Eskişehir 1 No'lu Şube Başkanlığının 4. Olağan Genel Kurulu'na katılan Genel Başkan Pevrul Kavlak'a ait.

TÜİK rakamlarının gerçeği yansıtmadığını, emekçinin, memurun, emeklinin, dar ve sabit gelirlinin sofrasından eksilttiğini en iyi bilenlerden biri de kuşkusuz emekçi kesimin temsilcileri.

Başkan Pevrul Kavlak aynı zamanda Türk-İş Genel Sekreteri.

Bu yıl ki asgari ücret pazarlıklarını yürütmüştü...

9 bin liranın altına imza atmayacaklarını belirtip, Türk-İş adına masadan kalkmıştı...

Genel Başkan Pevrul Kavlak, 1 No'lu Şubenin genel kurulunda emekçinin cebinden nasıl gittiğini, Türkiye'nin büyüme rakamlarından sermaye ve işçinin ne kadar pay aldığını rakamlarla açıkladı.

Güzel bir konuşmaya imza attı.

TÜİK'in rakamlarının inandırıcılığını yitirdiğini ve bu rakamlarla Türk Metal-MESS Grup Toplu İş Sözleşmelerine oturmayacaklarını vurguladı.

Kavlak ne dedi, kulak vermekte fayda var:

"Hayat pahalılığına, enflasyona ve döviz kurlarındaki dalgalanmalara ancak bu kadar göğüs gerebildik. Şu anda yine krizdeyiz. Yaşanan krizin bedelini biz ödüyoruz. Herkes şunu iyi bilsin bu ülkede emekçilerin krizi var. İşçinin, memurun, emeklinin, dar ve sabit gelirlinin krizi var. Bu kriz kim ne derse desin bizim krizimizdir. Biz yoksullaştık, biz kaybettik, bu krizin bedelini bizden başkası ödemedi.

Her üç ayda bir Türkiye İstatistik Kurumunca büyüme rakamları açıklanıyor. TÜİK’in rakamlarına göre Türkiye yılın ilk çeyreğinde yüzde 7,3 oranında büyümüş. Bu büyümeden sermaye yüzde 47,6 pay almış, biz emekçiler ise sadece yüzde 31,2 pay almışız.

İkinci çeyrekte Türkiye yüzde 7,6 büyümüş. Sermaye bundan yüzde 54 pay alırken, bizim payımız küçülmüş, yüzde 25,4’e gerilemiş.

Üçüncü çeyrekte Türkiye bu kez yüzde 3,9 oranında büyümüş. Sermaye payını yine artırmış yüzde 55’e ulaşmış, biz emekçiler ise yerinde saydık. Payımız yüzde 26,3’te kalmış. Büyümeden bu kadar pay alan için bu ülkede elbette ekonomik kriz falan olmaz. Bu ülkede adaletsiz gelir dağılımı var, adaletsiz vergi politikaları var, bizim cebimizden alınıp, bir avuç zenginin cebine konan var, işsizlik var, yoksulluk var…

Bu düzen bizi korumuyor, bu düzen bankada parası olanları, kur korumalı mevduata yatırım yatıranları, döviz biriktirenleri koruyor.

Alın teri dökenlerin, emek verenlerin, helal ekmeğin peşinde koşanların bu ülkede mülteciler kadar değeri yok.

TÜİK’in rakamlarıyla 2019’da emeğin büyümeden aldığı pay ile sermayenin büyümeden aldığı pay aynı.

Bu tarihten sonra sermaye yukarı doğru giderken, emek baş aşağı gidiyor.

Önceden ekmek aslanın ağzındaydı şimdi timsahın ağzında…

Türkiye’nin 500 büyük özel sektör sanayi kuruluşunun satış hasılatı içindeki işçilik payı rakamları da benzer bir tabloyu ortaya koyuyor.

1999 yılında işçilik payı yüzde 9,9 iken, 2021 yılında bu yüzde 4,4’e gerilemiş. Yani yine bizden gitmiş. Hal böyleyken, Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı çıkmış, 'Asgari ücreti fazla artırmayın, 400 doları geçmeyin, yoksa ihracatımız sekteye uğrar' diyor. Yani devleti tehdit ediyor. 

Allah’tan korkun…

Sanayide elektriğe yüzde 400-500 zam geliyor, doğalgaza da bir o kadar zam geliyor, adamların gıkı çıkmıyor. Ağzını açıp iki laf edemiyor, gözünü emekçinin parasına dikiyor, siz bu emekçilerin ekmeğine daha ne kadar çökeceksiniz? Yetmedi mi, gözünüz doymadı mı? Bizden daha ne alacaksınız? Kanımızı mı alacaksınız?

TÜİK enflasyon rakamlarını açıklıyor. İşin ilginç yanı enflasyonu öyle bir harcama paketi üzerinden açıklıyorlar ki bunun bizimle yani işçilerle alakası yok. Biz diyoruz ki emekçilerin zorunlu harcamalarına, temel tüketimine, kiraya, ulaşıma, okul giderlerine bir bakın da görün insanların sıkıntısını…

Bunları görün artık.

TÜİK’in beyleri bizimle dalga geçiyor.

Bu ülkeden iğneden ipliğe, temel gıda maddesinden elektriğe her şeyin fiyatı 3’e hatta 4’e katlanırken...

Ocak ayından bugüne neredeyse son bir yılda doğalgaza yüzde 264, elektriğe yüzde 184, benzine yüzde 312 zam gelmişken başta ekmek olmak üzere tüm gıda ürünlerinin fiyatı artmışken, siz hangi enflasyondan söz ediyorsunuz?

TÜİK’in rakamlarına hiç kimse inanmıyor.

Aralık ayının başında enflasyon yüzde 84 olarak açıklandı. Devletin yeniden değerleme oranı ise yüzde 123 olarak açıklandı.

Neden?

Çünkü devletimiz diyor ki bu rakamın altında devlet zarar eder diyor. Yani 'enflasyon bu kadar' diyor.

Devlet zarar eder de biz zarar etmez miyiz?

Resmi olarak TÜİK’e başvuracağız. İşçilerin geçim endeksinin açıklanmasını talep ediyoruz.

TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranına göre memur, emekli, işçi zam alıyor. Biz de toplu sözleşe masasına bu rakam üzerinden oturuyoruz…

2023 sözleşmesi geliyor.

Ben artık TÜİK rakamlarıyla masaya oturmam. O rakamlarla pazarlık yapmam, vallahi de yapmam, billahi de yapmam.

Sözleşme imzalıyoruz 3 ay sonra enflasyon canavarı hortluyor…

Dişinizi sıkın, 2023 geliyor, o masa geliyor. Direnişler, eylemler, mitingler yapacağız. Yeter ki arkamızda durun, alamayacağımız hiçbir hak yok.

TÜİK’in rakamlarıyla o sözleşme masasına oturmayacağız, herkes bunu böyle bilsin.

2023 yılından geçerli olacak asgari ücret belirlendi.

8 bin 500 rakamı içimize sinmedi. O masadan kalktık. Emekçileri yoksullukta buluşturan o rakama imza atmadık.

Biz bu süreçte bir konuyu daha gündeme getirdik. Bizi canımızdan bezdiren vergi oranlarında değişiklik talep ettik.

Yeter dedik. Bunun takipçisi olacağız.

Her türlü baskıyı kuracağız."

"Kızım sana söylüyorum gelinim sen anla" demiş Başkan Kavlak...

Kime mi?

Ülkeyi kim yönetiyorsa ona...

Daha ne desin...