Boşanma oranlarının evlilik oranlarından daha fazla artış gösterdiği günümüzde kişi evlilik kararı alırken çevresinden çok etkilenmektedir. Bu kararı verirken kişinin karşısındaki partneri hakkında hiçbir şey bilmediğini, bu konuyla ilgili hiç kitap okumadığını, çocuklarla zaman geçirmediğini, diğer evli çiftlere sorular sormadığını ya da boşanan insanlarla bu konuları açıklıkla konuşmadığını fark ediyoruz. Evliliklerin neden başarısızlıkla sonuçlandığını araştırmadan evlilik işine giriveriyoruz. Sanki o sebepler bizim de sebebimiz olamazmış gibi.

Önceden evlilik kararlarında etkili olan kriterler vliliği de çeşitlendiriyordu. Mantık evliliği ve aşk evliliği iki şekilde akıllarda yer edinen evlilik çeşitleri. Mantık evliliğine karar veren kişiler evleneceği kişinin anne babasının kim olduğuna, hangi meslekle uğraştıklarına ve kültürel olarak ne kadar benzer olduklarına dikkat ediyor. Romantik evlilik de dediğimiz aşk evliliğinde ise kişiler karşı tarafı seçmesinin doğruluğunu; onu düşünmeden durabiliyor muyum, aklımdan sürekli onunla ilgili cinsellik düşüncesi geçiyor mu, onunla konuşmayı durmadan özlüyor muyum sorularıyla tartmaya çalışıyor. Artık günümüzde ise bu evlilik türlerinin yanı sıra yeni bir evlilik türü oluşmaya başladı. O da Psikoloji Evliliği. Yani kişinin aileler için ya da duyguları için değil kendisinin ve karşısındakinin psikolojik durumlarının açığa çıkmasıyla oluşan farkındalıkların yönlendirdiği evliliktir. Bu evlilik türünde ise kişi, karşımdaki ne kadar deli, onunla çocuk yetiştirmek nasıl olur, nasıl arkadaş kalabiliriz, birlikte nasıl gelişebiliriz gibi sorulara yanıt arıyor.

Şimdi evli olan bireyler evliliklerinin hangi evlilik türünden neler barındırdığını düşünse, evlenecek olanlar ise bu yazıdan sonra seçimlerini gözden geçirse evliliğe farklı açıdan bakmış oluruz bile. Çünkü evlilik bir son değil aksine bir başlangıçtır. :)