Toplum Gönüllüleri Vakfı 6 Mayıs -11 Haziran tarihleri arasında KONDA Araştırma ve Danışmanlık ile yaptığı “Gençlerin İhtiyaçları Araştırması”sının sonuçlarını yayınladı.

Araştırma 17-30 yaş aralığındaki bin 542 kişi ile yapılmış. 

Bu tür araştırmalar önemli ipuçlarını ortaya koyması bakımından dikkati çeker her zaman.

Gençlerin yüzde 59,3’ü burs desteğinins öncelikli ihtiyaçları olduğunu belirtirken, yüzde 37’si ailesinden herhangi bir harçlık almadığını, okuyup çalışan gençlerin yarısından fazlası ise asgari ücretten düşük ücret elde ettiğini ifade ediyor. 

Gençlerin yüzde 26,1’i geri ödemesiz burs alırken, yüzde 38’inin ise burs veya geri ödemeli öğrenim kredisi yok.  

Buna göre bin 542 gencin yüzde 54,2’si psikolojik desteğe ihtiyaç duyuyor, yüzde 71’i ise Türkiye’de bir gelecek görmüyor.

Gençlerin yüzde 37’si devlet yurdunda kalırken, yüzde 34,2’si ise ailesinin yanında ikamet ediyor. 

Gençlerden sadece yüzde 64,5’inin bilgisayara sahip olduğunun belirtildiği rapora göre yüzde 42,5’i tiyatro ve sinemaya gidemiyor. 

Gençlerin yüzde 71,3’ü Türkiye’de bir gelecek hayal edemiyor. Yüzde 81,6’sı imkanı olsa yurt dışında yaşamak istediğini söylüyor.

Ülkede bir gelecek görmekten uzak hayat yaşamak zorunda kalan gençlerin psikolojilerinin bozulduğu bu araştırmada da yer alıyor.

Her ilde bir üniversite açmanın ne kadar yanlış düşünce olduğu bir bir önümüze geliyor. 

Gençlerin umudunu yitirmesindeki en önemli etken üniversiteyi bitirdiklerinde asgari ücretin üzerinde bir standarda sahip olamadan yaşlanacakları kaygısı geliyor.

Asgari ücrete mahkum bir çoğunluk, ülkesinde gelecek görmekten uzak, hayal bile kuramıyor kuşkusuz.

Halen ilk, orta ve lise hatta üniversite düzeyinde devlet okullarında İngilizce öğretme kapasitesi sınırlı bir şekilde eğitim hayatımızın sürdüğü 21. yüzyıl Türkiye'sinde neyi sorguluyoruz?

Gençlerimizi ülkemizde tutabilmek için öncelikle anaokulundan başlayarak bilimin ışığında kaliteli eğitime yatırım yapıp, donanımlı gençlerin yetişmesine imkan sağlamalıyız.

Tam da burada sevgili Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Özgür Demirtaş'ın Eskişehir'de konuk olduğu etkinlikte söyledikleri aklıma geliyor...

Ne diyor Özgür hoca?

"Sene 2000’in başı. ABD’de 700 milyar dolar basılıyordu. Çok az. Sonra adamlar 2000 ile 2008 yılları arasında para basma işini 1 trilyon dolara çıkarıyorlar. 2008 yılında ABD, mortgage kriziyle vuruldu. Koca koca adamlar önlerine levhalar asarak özgeçmişlerini yazarak iş arıyorlardı sokaklarda. 2008’de ABD’de kriz patlamıştı.

İşsizlik uçtu. Merkez Bankası rekor para basımına gitti. Adamlar 6 ayda 1,5 trilyon dolar para bastılar.

Türkiye’ye o dönem yaklaşık 140 milyar dolar geldi.

Eğer o parayı Güney Kore’nin 1985-2005 yıllarında yaptığı gibi tamamıyla eğitime yatırmış olsaydık bugün milli gelirimiz mevcudun 3 katıydı.

Ancak biz eğitime yatırmak yerine İstanbul Zincirlikuyu’daki belediye otobüs arsası üzerine Alışveriş Merkezi yaptık. Çok acı."

Türkiye ne yaptı?

Eğitimi umursamadı, İmam Hatip Liselerini başarının anahtarı olarak gösterdi...

Sonuç ne oldu?

Geleceğini göremeyen, asgari ücrete mahkum bir ömür yaşamaktan korkan, çalışmak yerine ailesinden geçinen ev gençleriyle dolu bir Türkiye...

Hiç bir şey tesadüf değildir.

Ne ekersen onu biçersin.

Bunlar hep yaşamda karşılığı olan sözler...

Bugün yine karşımıza geliyor.

Tarih tekerrürden ibarettir değil mi?

Tüm bunlardan ibret alarak artık yeni bir sayfa açmanın zamanı geldi de geçiyor bile...

Sözce de öyle değil mi?