“Eskişehir” denilince ilk akla gelen, yarattığı dolaylı katma değerle kent ekonomisinin dinamosu niteliğindeki Anadolu Üniversitesi’nin akademisyenleri, YÖK tarafından bu ay hayata geçirilen yeni döner sermaye uygulamasıyla derinden sarsıldı.

Akademi Başkanlığı döneminde Yılmaz Büyükerşen’in 1980’li yılların başında hayata geçirdiği ve Türkiye’nin eğitiminde adeta çığır açan Açıköğretim sistemi sayesinde yıllık milyonlarca lira geliri bulunan Anadolu Üniversitesi, bu kaynağını döner sermaye adı altında tüm akademisyenlerine dağıtıyordu.

İddialara göre, Prof. Dr. Şafak Ertan Çomaklı’nın Anadolu Üniversitesi’ne rektör olarak atandığı Eylül 2018’den sonra Yunus Emre Kampüsü’nde yaklaşık 50 milyon lira civarında harcama yapılarak gerçekleştirilen güvenlik ekipman çalışması YÖK’ün ve bazı idari kadronun hoşuna gitmedi.

Ekonomik kriz yaşayan ülkede bir üniversitenin sadece güvenlik önlemleri kapsamında böylesine büyük bir meblağ harcaması kuşkusuz dikkatleri Anadolu Üniversitesi’nin üzerine çekti.

Daha önce döner sermaye gelirini akademisyenlere cömertçe dağıtabilen, bilimsel çalışmalara rahatça kaynak aktarabilen ve bunun karşılığı olarak ülkenin önde gelen akademik kurumu haline gelen Anadolu Üniversitesi’nde YÖK’ün aldığı karar doğrultusunda döner sermaye gelirinin paylaşımı kısıtlandı.

Buna göre, döner sermaye payı gelirinin en fazla yüzde 5’inin dağıtılabileceğine karar verildi. Bu uygulama bu ay başında hayata geçirildi.

Eskişehir ekonomisine her ay 5-6 milyon lira civarında katkı sağlayan, 3 bine yakın akademisyenden yapılan kesinti sadece bireysel düşünülmemeli.

Bu, adeta Eskişehir ekonomisinin kalbine saplanmış bir hançer. Aylık 5-6 milyon liralık kaynak kentin ticaret hayatından mahrum bırakıldı. Kuşkusuz kent ekonomisi bu ay itibarıyla bunun etkilerini hissetmeye başlayacak ve ne demek istediğimiz daha iyi anlaşılacak.


Edindiğim bilgilere göre, Anadolu Üniversitesi’nde döner sermaye dağıtımı memuriyet derecesi, unvan ve yaptığı göreve göre değişmek üzere puanlama sistemiyle yapılıyordu.

100’den az olmamak üzere bir akademisyen en fazla 200 puanlık görev karşılığı döner sermaye payı alıyordu. Bu durum sadece rektör için 600 puana çıkabiliyordu.

Örnek vermek gerekirse araştırma görevlileri bu ay başlayan kesintiden önce 100 puanlık görev karşılığı yaklaşık bin 500 lira alıyordu. Eylül ayı itibarıyla hiç alamıyorlar.

Öğretim görevlisi (Sözleşme karşılığı çalışırlar) 100 puan karşılığı 2 bin 200 lira civarında döner alıyordu. Şimdi hiç alamıyor.

Doktor Öğretim Üyesi (Yardımcı Doçent) 2 bin 900 lira alırken, şu anda sadece 494 lira alabiliyor.

Doç. Dr. 3 bin 500 lira civarında döner sermayeden gelir elde ederken, şimdi 540 lira alıyor.

Prof. Dr. kesintiden önce 4 bin 600 lira alırken kesintiden sonra 680 lira gelir elde edebiliyor.

El insaf…

Araştırma görevlileri ve öğretim görevlilerine ödenen döner sermaye payının tamamen kesilmesi ise hiç anlaşılır bir durun değil.

Hal ve durum böyleyken, yani Eskişehir’i birinci derecede etkileyen gelir kaybı söz konusuyken soruyorum size bunu düzeltmek, en azından döner sermaye katkı payının dağıtım oranını yükseltmeye çalışmak kime düşer?

Tabii ki Milli Eğitim Bakanlığı da yapmış olan Nabi Avcı başta olmak üzere iktidarda olan AK Parti’nin Eskişehir milletvekillerine.

Kuşkusuz, bu durumdan etkilenen kesimin sözcüsü olarak esnaf ve ticaret odalarının yönetimi de ses çıkarmalı, itiraz etmeli.

CHP Eskişehir milletvekillerinin TBMM’de bu duruma karşı çıkan konuşmalarını dinlediğim için kent menfaati adına onlara bir teşekkür borçluyuz.

Hadi beyler, bayanlar şimdi tam sırası.

Zaman, seçim öncesi kentin menfaati için çeşitli vaatlerde bulunup mahalle mahalle gezen siyasetçilerimizin ne kadar mahir olduğunu görme zamanı.