Eskişehir’in yerel ve merkezi siyasette yaşanan güç dağılımı ve bu gücün hizmet yerine inatlaşmaya dönen kısır çatışmalarına artık nokta koymalıyız. Bu durum bugüne kadar Eskişehir’in mevcut sorunlarını çözemediği gibi yakın gelecekte yaşanabilecek sorunları öngörmek ve bertaraf etmek konusunda da bizi zarara uğratıyor.

Suçlu arama, hedef gösterme, mazeret üretme belki bireysel olarak bizi tatmin edebilir. Ancak şehrin geleceği bizim mastürbasyonumuzdan daha değerli olduğu için artık çözüme, engelleri aşmaya odaklanmalıyız.

En azından tartışmayı, dinlemeyi, başka akıllara danışma meselesini gündeme almalıyız.

Yoksa bugün yaşamaktan gurur duyduğumuz, keyif aldığımız, uğruna şiirler döşendiğimiz Eskişehir çocuklarımız için nefret edilen, aidiyeti eksik, bize bolca rahmet okudukları, sıradan bir metropole dönüşebilir.

Bu girişi yapma ve bunları yazma sebebim ise dün ESO’nun yaklaşık 100 bin kişiyi kapsayan Metro ve Tramvay talebi. Zira bu taleple ilgili her açıdan düşünmeye gayret ettim. Ortaya konabilecek mantıklı gerekçeler, maliyet sorunları, kamulaştırmalar kısaca akla gelebilecek her şeyi kafamda iğdiş ettim ve daha konu tartışmaya bile açılmadan herkesin kendi cephesinde haklı olduğuna karar verdim.

Çünkü bu talep hem ESO hem Eskişehir adına son derece elzem bir ihtiyaç olduğu kadar bunun hayata geçmesi için yerel yönetim ve merkezi iktidarın birbiriyle Tango yapar kadar uyumlu olması da şart.

Belki biraz uzun olacak ama konuya geniş bir pencereden bakmak şart olduğu için detaylı yazmak zorundayım.

Eskişehir’in henüz bir ulaşım sorunu yok ama giderek hacmi büyüyen ve buradayım diyen trafik sorununu kabul etmemiz gerekir.

Çünkü Türkiye’de kişi başına düşen araç sayısının en fazla olduğu şehirlerin başını çekiyoruz. Buna rağmen tek merkeze hapsolmuş ve sosyal, kamusal, ticari faaliyetlerin hepsini bu tek merkezde halletmeye çalışan bir fiziki sorunumuz var.

Şehir inşaa edilirken 25 binlik planlar olmadan ve yarından ziyade bugünler düşünülerek inşa edilmiş. Caddeler, sokak araları, çekme mesafeleri onarılması mümkün olmayan bir şekilde inşa edilmiş. Bugünü idare etmişiz ama yarını düşünmemiz. İmar afları, sürekli yenilenen seçimler derken imar sorunları bir nevi galatı meşhur olmuş.

Yerel yönetimlerinin kaynakları ile büyük bir kamulaştırma, altyapı, yepyeni arterler, geniş yollar, 10 metre sokak genişliklerinin hayal olduğunu unutmayalım.

Üstelik sürekli nüfusu artan, sanayisi büyüyen, ziyaretçisi yükselen bir şehiriz. Çevre yolumuz şehir içinde kaldı ve yükü her geçen gün artıyor.

Dolayısıyla lastik tekerlekli araçların sayısını azaltmak ve pratik ulaşım için tüm dünyada geçerli olan hafif raylı sistemler yani Tramvay hamlesi mevcut ihtiyacı kaldırmakta daha da zorlanacağı günlere doğru gidiyor.

Yani bizim bir yerden başlayarak Eskişehir’in trafik sorununa bir süre nefes aldıracak bir hamleye ihtiyacımız var. Yer üstünde yer olmadığı için koşullar bizi ister istemez Metro ulaşımına götürüyor.

Metro’nun hızlı, hacimli ve gerçekten Eskişehir’in ihtiyacı olduğunda sanırım hemfikiriz. Fakat her Eskişehirli gibi aklımıza gelen ilk şey Eskişehir’in yer altı yapısında jeotermal kaynaklardan ötürü bol bol su bulunması ve bu sorunun nasıl aşılacağı meselesi. Malum yakın geçmişte YHT hattı yer altına alınırken 6 ay öngörülmüş 6 yılda kısmen bitirilebilmişti.

İkinci soru ise bu işin ciddi bir maliyeti olacağı ve bunun nasıl sağlanacağı konusu.

Çünkü Ankara Büyükşehir Belediyesi bile Melih Gökçek zamanında bu işin devlet desteği ile altından kalkmaktan zorlandı ve fazlaca tartışıldı.

Dolayısıyla bu konu sadece Büyükşehir Belediyesi’nin altından kalkacağı ve bana göre tek sorumlusu olmadığı bir şehir sorumluluğu.

Hepimiz Metro ile ulaşımı istiyoruz. Sonuçta 100 bin insanın toplu ulaşımı kullanması demek, şehrin sabah ve akşam trafiğinde binlerce araç eksilecek, maliyetler düşecek, zaman tasarrufu olacak ve mevcut çevre yolu dahi fazlaca rahatlayacak demek.

İşte bu yüzden bu konuyu hızlı hızlı ama acele etmeden tartışıp gündemde tutmamız lazım.

Birkaç yıl sonra OSB’den Emek tarafına kadar yapılabilecek bir Metro şehrin tamamı için bir model olabilir. Maliyet hesaplaması, inşa süresi, fizibilitesi için önemli bir tecrübe olabilir.

Dolayısıyla öncelikle mevcut sorunu kabul ettiysek, elde ki en mantıklı ve uygulanabilir çözümün de metro olduğu konusunda birleşen düşüncelerimiz bunu nasıl yapacağımız konusunda siyaseti, bürokrasisi ayrımsız bir şekilde aynı masaya oturduğu an, tartışıldığı an işin yarısı bitmiş demektir.

Metro talebi kişilerin olmadığı gibi sorumluluğu da kişilerin değil Eskişehir’in yönetiminde ben de varım diyen herkesin gündeminde olmalıdır.

Üstelik sadece bugün şehrin yönetiminde olan isimlerin de değil. 7 sene sonra bu şehrin Belediye Başkanı ben olacağım diyen, ESO’yu ben yöneteceğim, ben ileride vekil olacağım diyeninde derdidir.

Çevreye karbon salınımını azaltacak diye düşünen Çevre derneklerinin de, işçisinin zamanını düşünen sendikaların, ticarete katkı vereceğini uman esnaf odalarının da…

Hatta 5 sene sonra trafikte aracıyla seyir ederken 10 dakikalık yolu 40 dakika da gittiği için söylenecek bir sürücü dert etmelidir bunu karşıdan karşıya geçmek için survivor mücadelesi veren yaya ’da…

Eğer bu konuyu Ak Partili merkez iktidar, CHP’li yerel yönetimler arasında “Sen sorumlusun” tartışmasına çevirirsek bu şehre hizmet değil umutsuzluk aşırırız.

Olur, olmaz demiyorum sadece şehrini seven herkesten bu konuyu bir tartışalım diye rica ediyorum.

Belki bugün bu konuyla başlayan tartışma yarın başka konulara da sirayet eder ve şehrin ayağını frenden çekip gaz pedalını koyarız.