“Hayat kırkında başlar” diyen Şükriye Bal, ‘bildiği ve sevdiği işi’ yapmaya karar verdi. Bodrum katında başlayan ‘hikâyesinden’ kısa sürede Türkiye’nin dört bir yanı haberdar oldu. Çeyiz, nevresim dikimi derken abisine Hacivat-karagöz, kızının tiyatrosuna kostüm dikti. Tüm çalışmaları ‘ödül’ kazandı…

Okçuluk yapan bir gence diktiği ‘kostüm’ Şükriye Hanım’ın kariyerinde yeni bir adım oldu. Dönem kıyafetlerinde de iddialı olduğunu gösterdi. Amasya’daki okçuluk etkinliğinde diktiği kostümlerle dikkatleri üzerine çekti. ‘Kostümcü’ Bal sahne, gösteri ve geleneksel tüm kostümleri yapıyor…

Tunalı’daki atölyesinde buluştuğumuz Şükriye Bal, “1968 Eskişehir doğumluyum. 20 yaşına kadar Eskişehir’de yaşadım. Sonra evlendim ve eşimin asker olması nedeniyle 20 yıl ülkemizin çeşitli yerlerinde bulunduk. 20 yıl sonra eşim emekli oldu, Eskişehir’e döndük. Hayat kırkında başlar. Çocuklar büyüdü, ben ne yapabilirim dedim. Kendim için bi şeyler yapmam gerekir dedim. Evdeyim, çocuklara baktım ama her gittiğimiz yerde mutlaka kurslara giderdim. Boş durmadım. Hatta Muş’ta iki yıl halk Eğitim’de usta öğretici olarak görev yaptım. Uzmanlık alanım dikiş ama bunun yanında nakış öğrendim, tel kırma öğrendim, makrome yaptım…” dedi.

SEN NİYE ÇARŞAFLA MARŞAFLA UĞRAŞIYORSUN

Bal, şöyle konuştu: “Ne yaparım ne ederim diye düşünürken AB projesi kapsamında Ankara’dan bir ekip geldi. Kadın girişimcileri eğitmek üzere bir çalışmaydı. Bir hafta süren bir eğitimdi. O bir haftada öğrendiğim şey; herkes bildiği ve sevdiği işi yapsın… O bana yetti… Çünkü çok çeşitli hayallerim vardı. En iyi bildiğim iş kumaşlar ve dikiş… Ama birebir dikiş yapmak istemiyorum, tekstil yapacağım. Çeyiz, nevresimler, bebek odaları, ev tekstili… Kıyafet yok, onu yapmak istemiyorum. Amacım buydu… Ablamların bodrumuna küçük bir atölye açtık. Ablamla ortak işyeri açtık. İki yıl öyle çalıştık. Ev tekstili ve çeyiz yapıyoruz. Sonra kardeşimin bir organizasyonu için ona Hacivat-Karagöz kostümü gerekli oldu. Ramazan programı yapacaktı. Dikince kardeşim bana ‘sen niye çarşafla marşafla uğraşıyorsun? Kostüm yapmalısın’ dedi. Bana bir fotoğraf getirdi. ‘Hacivat Karagöz Neden Öldürüldü’ filminden bir kareydi. Ona bakarak yaptım.”

ONDAN SONRA ‘BEN KOSTÜMCÜYÜM’ DEDİM

Bal, şunları kaydetti: “Kızım TOKİ Şehit Savaş Kubaş Anadolu Lisesi’nde okurken tiyatro kulübü kurulmuştu. Bana “Tiyatro Kulübü kuruldu ama okulun maddi imkanı fazla yok, bize sponsor olur musun? Kostüm diker misin” dediler. Dönem kostümü hiç yapmadım falan dedim ama ‘ne olursa razıyız’ dediler. O sene onlara kostüm çalıştık. Shakespeare’in bir oyunuydu… Kostümleri yaptık. Çocuklar Antalya’dan kostüm dahil altı ödülle döndü. O kostümleri yapmak için buraya taşındım. Bodrumdaki yerimizde prova bile yapamazdık. O nedenle Tunalı’ya taşındık. Şükriye Bal Atölyesi… Şükriye Bal Kostüm Tasarım olarak da geçiyor. Dört o yıl okulun tüm kostümlerini yaptım. Hepsi de kostüm kategorisinde ödül oldu. O da beni gaza getirdi. Ondan sonra ‘ben kostümcüyüm’ dedim. Palyaço da dikiyorum, Pamuk Prenses de dikiyorum, Fransız Barok tarzı dönem kostümleri de dikiyorum… Yeter ki kumaşı, malzemesi Eskişehir’de olsun. Mezuniyet cübbesi gibi toplu iş alırsak Bursa’dan kumaş aldığımız da oluyor.”

HERKES ‘KİM YAPTI’ DİYE SORUYOR

Şükriye Hanım hayatının bir diğer ‘dönüm noktasını’ şu sözlerle aktardı: “Yaklaşık dört yıl önce de bir öğrenci geldi… Okçuluk yaptığını ve kostüm diktirmek istediğini söyledi. Muhteşem Yüzyıl dizisi devam ediyor. Orada Mehmet’in kıyafeti var, ondan istiyorum dedi. Abim yönlendirdi bana… Bu arkadaşa kostümü diktik, çok güzel oldu. Sonra bana birkaç ay sonra birini getirdi. Cüneyt Buzlu… O da okçuluk yapıyor. Kostüm istiyor… Onunla ok atmaya da başladım. Çok güzel bir duygu… Amasya, Gümüşhacıköy’de okçuluk festivali yapılacak. Oraya katılmaya karar verdik. Ama herkes geleneksel kostüm giymek zorunda. Dört kişi gittik. Diktiğimiz kostümler çok ilgi gördü. Herkes ‘kim yaptı’ diye soruyor. Camiada sevildik. Türkiye’nin dört bir yanına kostüm yapmaya başladık. Geleneksel okçuluk takımlarının kostümlerini dikiyorum. Kimseye aynı şeyi dikmem. Yarışmada pişti olmasınlar diye… Sahne, gösteri ve geleneksel tüm kostümleri yapmaya başladık. Ara sıra isteyen olursa kıramayıp onların da çeyizini yapıyoruz. Atölyede iki kişi çalışıyoruz. Ben ve bir yardımcım var.”